MAKALELER / Uzayda Yerçekiminin Olmayışının Astronotlardaki Bazı Etkileri





Uzayda Yerçekiminin Olmayışının Astronotlardaki Bazı Etkileri:

 

1--Uluslararası Uzay İstasyonunda (UUİ) mikro yer çekimli bir ortamda yaşayan astronotların vücutları, hızlı yaşlanmaya benzer bir şekilde bozulmaya başlıyor.

 

1.1--Uzayda astronotun ağırlığını desteklemek zorunda kalmayan vücut, hareketsiz bir yaşam tarzına verdiği tepkinin aynısını veriyor: Normalde kemikte depolanan kalsiyumu kan dolaşımına salarak kemik kaybına neden oluyor.

 

1.2--Rusya’nın eski uzay istasyonu Mir'de uzun süre kalmak, kemik kütlesinde %20'ye varan kayıplara yol açmıştı. Astronotlar, normalde Dünya'daki yer çekimine karşı koymak için kullanılan hareketten fazla kullanmak zorunda kalmıyor. Düzenli egzersiz yaparak bu etkilerle savaşmazlarsa sadece 5 ila 11 gün içinde %20'ye kadar kas kütlesi kaybedebilirler.

 

2--Vücut üzerindeki bu etkiler önemli olsa da yer çekimsiz yaşamanın belki de en endişe verici sonucu beyindeki değişiklikler. Üstelik bunlar bazen kalıcı oluyor. Astronotların yansından fazlası uzun görevler sırasında "görme bozulduğu ve kafa içi basınç sendromu” (VHP) semptomları yaşıyor.

 

2.1--Astronotların vücutlarındaki sıvı dağılımı değiştikçe yüzleri şişer. Aynı sebeple, kafatası içindeki fazla sıvının beyinde ve gözlerin arkasında basıncı artırdığı düşünülüyor. Bu durum, göz küresini düzleştirerek retinayı öne doğru itiyor ve optik sinirde iltihaba yol açıyor. Sonuçta bulanık görüyorsunuz ve etkileri uzun vadeli görme bozulduğuna yol açabiliyor.

 

2.1.1--Bulanık görme--Beyinden dışarı akamayan sıvılar, gözün arkasındaki basıncı artırarak göz küresini düzleştirir,retinayı öne iter ve optik siniri iltihaplandırır.,

 

2.1.2--Zayıf motor ve çoklu görev becerileri--Frontal ve parietal loblardaki dokuların kalabalıklaşması, özellikle de astronotlar aynı anda iki işe uğraşırken motor görev performansının düşmesine yol açabilir. .

 

2.1.3--Dünya'da hareket ve denge--Astronotların Dünya’ya dönünce yaşadıkları geçici hareket ve denge sorunlarının nedeni,mötor korteks ile beyincik arasındaki bağlantının zayıflaması olabilir.

 

2.1.4--Uzay tutması--Bu sendrom: denge, vücut pozisyonu, görsel girdi ve neyin aşağıda neyin yukarıda olduğu algımızı işleyen beyin bölgesindeki değişikliklerden kaynaklanabilir.

 

2.2--Günümüzde ise NASA, eğimli yatak tekniğini, kemik kaybı ve kas erimesinin yanı sıra vücut sıvılarının başa doğru kaymasını simüle etmek için kullanılıyor.

 

2.3--Güney Carolina Tıp Üniversitesinden Dr. Donna Roberts, astronotların uzay uçuşu sırasmda beyinlerinde meydana gelen değişiklikleri araştıran ABD'li bir ekibin başında. Roberts, mikro yer çekimini taklit etmek için gönüllülerden 6 derece eğik yataklarda 90 güne kadar zaman geçirmelerini istedi.

 

2.3.1--Nöroradyologlar, Roberts'ın şüphelerini doğruladı: Tıpkı yatakta istirahat eden gönüllülerde olduğu gibi uzun görevlerdeki tüm astronotlarda beynin yukarı doğru kaydığını ve beynin üst kısmında doku genişlemesi olduğunu gördüler.

 

2.3.2--Bunun ne anlama geldiğini tam olarak bilmiyoruz ama Roberts'a göre bu durum, beyin omurilik sıvısının ve kanın kafadan dışarı akışında azalmaya neden olabilir, bu da kafa içi basınç artışına yol açabilir. Bazı astronotların yaşadığı VHP semptomlarına bu basınç artışının yol açtığı düşünülüyor

 

2.3.3--Daha da endişe verici olan şu:Beynin üst kısmındaki dokuların kalabalıklaşması, astronotun çevresini algılama ve çevreyle etkileşime girme yeteneğini etkileyebilir. "Santral sullcus" adlı bu bölge o kadar kritik ki bu bölgede çalışan beyin cerrahları yaralanmayı önlemek için genellikle hasta uyanıkken ameliyat yapıyor.

 

3-- Seidler, 2016 yılında gri madde dağılımındaki bölgesel değişiklikleri incelemek üzere astronotlar üzerinde ille beyin MR görüntülemelerini yaptı ve Roberts’ın bulgularına benzer bulgular elde etti. Daha da önemlisi, Seidler'ın çalışması, beynin bilgiyi işleyen ve bacakların hareketini kontrol eden bölgelerde nasıl genişlediğini ortaya çıkardı.

 

3.1--Yani MR görüntüleri, beynin mikro yer çekiminde hareket etme becerisini öğrendiğini gösteriyor. Seidler, "Mikro yer çekimi yüzünden astronotların uzuvlardan aldıkları duyusal bilgiler büyük ölçüde azalıyor. Beynin bu şekilde sistemin sinyal kazancını artırdığını düşünüyoruz diyor.

 

4--Çalışmalar duyusal entegrasyonla ve uzamsal görevlerle ilgili bir beyin bölgesinde değişikliklere yol açtığım gösterdi.Başka bir deyişle bu beyin değişildiği yüzünden katılımcılar, Dünya’da santral vestibüler bozukluğu olan insanlara benzer baş dönmesi ve denge bozulduğu semptomlan yaşadı.

 

5--Uzaydaki ilk günlerinde astronotların %60 ila 80’inin uzay tutması ve uzaysal yönelim bozulduğu yaşadığı biliniyor ama bunun nasıl ve neden olduğunu anlamak, özellikle de eğitimsiz turist grupları uzaya fırlatılmaya başlandığında daha çok önem kazanacak. Nasıl egzersiz yapmak astronotlardaki kas erimesini önlüyorsa, Van Ombergen’in çalışması da astronotların ve uzay turistlerinin yer çekimi değişikliğiyle başa çıkmalannı sağlayan önlemler geliştirmeye yönelik bir adım.

 

6--California Üniversitesi Irvine Kampüsünden Charles Limoli, "Dünya'daki radyasyon 'seyrek İyonlaştırıcı' dediğimiz türdendir, oysa galaktik kozmik ışınlar yoğun İyonlaştırıcıdır" diye açıklıyor. "Bu yoğun İyonlaştırıcı ışınlar vücuda girerse vücut hücrelerinin onarmakta çok zorlanacağı bir hasar izi bırakırlar

 

6.1--NASA İnsan Sağlığı ve Performansı Müdürlüğünden Thomas Williams, "UUİ'de bile astronotlar ışık parlamaları gördüklerini bildiriyorlar. Aslında bunlar optik sinirin içinden geçen ve siniri uyaran galaktilc kozmik radyasyon parçaları" diyor.

 

6.2--Bu ışınların etkileri bilinmiyor ama Limoli beyni nasıl etkileyebileceklerini anlamak için Dünya'da hayvan deneyleri yürütüyor. Kemirgenler düşük dozda yüksek İyonlaştırıcı radyasyona maruz bırakıldıktan sonra yeni bir cismi tanıdık bir cisimden ayırt edebilme gibi görevlerde çok daha başarısız hâle geldi. 


6.2.1--En endişe verici olanı ise kemirgenlerin bir yıl sonra bile iyileşmemiş olması. Kemirgenlerin beyin analizi, soruna ışık tutuyor: Radyasyon, altı aydan uzun süren kalıcı nöroenflamasyona neden olmuş ve kemirgenlerin sinir devrelerine geri dönülmez bir şekilde zarar vermiş

 

6.3--Mars görevinde yaşanacak böyle bir hasar; hafıza, öğrenme, planlama, odaklanma ve çoldu görev becerilerini bozabilir; aynı zamanda korku tepkisini ve kaygıyı artırabilir. Mars astronotlarının kritik kararları hızla vermeleri gerekeceğini düşünürsek deney sonuçları iyi değil.

 

6.4--"Oksidatif ve enflamatuvar yolları hedef alan biyolojik önlemler, yeni malzemelerin kullanıldığı gelişmiş kalkan yöntemleri hatta beyni korumak için özel olarak tasarlanmış kasklar gibi çalışmalar yürütülüyor" diyen Limoli, kozmik ışınlarla savaşan çok gizli ilaçlar üzerinde de bizzat çalışıyor

 

6.5--Williams. “Biyobesinler de bir diğer ilginç alan. Doğanın bize sunduklarından yararlanarak mürettebatımızı radyasyonun etkilerinden koruyabilir miyiz?”Limoli sözlerini şöyle tamamlıyor: "Bu insanları sadece Mars görevi için değil, önümüzdeki bin yıla yayılacak görevler için de korumamız gerekiyor."

 

7--uzay yolculuğu insan vücudu için riskli. NASA, 20301u yıllarda Mars'a insan göndermek istiyor. Dolayısıyla bilim insanlan bu tehlikeler için bir an önce çözüm bulmalı.Dünya'nın manyetosfer adlı bir koruyucu kalkanı var. Bu kalkan kozmik radyasyonu süzüyor. Ancak Uluslararası Uzay İstasyonundan daha uzağa gidecek astronotlar 150 ila 6.000 göğüs röntgenine eş değer bu radyasyona sürekli maruz kalacak.

 

7.1--Bu radyasyon kalbe ve atardamarlara zarar vererek kardiyovasküler hastalıklara yol açabilir. Aynca kan-beyin bariyerinde sızıntıya neden olabilir.NASA, uzay araçlarına ve uzay giysilerine Kevlar ve polietilen gibi saptırıcı malzemeler yerleştirerek Mars görevindeki yolcuları radyasyondan koruyabilecek bir teknoloji geliştiriyor. Bazı diyetler ve Enterade gibi besin takviyeleri de radyasyonun etkilerini azaltabilir. Dünya’daki kanser hastalarında radyasyon tedavisi sırasında kullanılan bu gibi takviyeler, radyasyona maruz kalmanın gastrointestinal yan etkilerini hafifletebilir.

 

8--Mikro yer çeldmi, sinir ve dolaşım sistemlerini de etkiliyor. Dünya'da kalbiniz kanı yukan doğru pompalar ve dolaşım sisteminizdeki kapakçıklar vücut sıvılarının ayaklannızda birikmesini önler. Yer çekimi olmadığında ise sıvılar başınıza doğru kayıyor.

 

8.1--Çalışmalara göre bu durum, beynin ortasındaki sıvı dolu boşlukların genişlemesine yol açıyor. Kafatasında fazladan sıvı birikince ve beyni "aşağıda tutacak" yer çekimi olmayınca beyin, kafatasında daha yukarıda duruyor ve beynin üst kısmı kafatasının içine doğru sıkışıyor.

 

8.2--Bu sıvı kaymaları uzay uçuşuyla ilişkilendirilen sendroma katkıda bulunabilir. Birçok astronotun yaşadığı bu sendrom, gözlerin yapışım ve işlevini etkiliyor. Gözün arka kısmı düzleşiyor ve görsel bilgiyi gözden Uzay yolculuğu vücuda zarar vermekle kalmıyor, izole edici yolculuklar zihin üzerinde de derin etkiler bırakıyor.

 

8.3--Aylarca ailenizi ve arkadaşlarınızı göremeden, küçük bir insan grubuyla yaşamak ve çalışmak zorunda olduğunuzu düşünün. Astronotlar önce Dünya'da eldp eğitiminden geçerek ekstrem ortamları yönetmeyi, iletişim ve liderlik dinamiklerini korumayı öğreniyorlar; Florida Keys açıklarında su altında bulunan Aquarius Araştırma İstasyonu’nda NASA'nın Ekstrem Ortam Görev Operasyonlan’nda haftalar geçiriyor ya da Avrupa Uzay Ajansı'nın CAVES programıyla mağaraları haritalayıp keşfediyorlar.

 

8.3.1--Bu programlar sayesinde astronotlar, ekip arkadaşlanyla dostluk kurmayı, uzak ve sıkıntılı ortamlarda stresi ve yalnızlığı yönetmeyi öğreniyor.

 

Kaynak:Popular Scıence

 




Makalenin İzlenme Sayısı : 11

Eklenme Tarihi : 01.02.2024

Önceki sayfaya geri dön.