Prostat Kanseri-Bilgi-2:
1--D Vitamini:
Kemik kanser riskini azaltır. Menapoz sonrası meme kanser riskini
azaltır.Öneri: Güneşten düzenli ve uygun şekilde yararlanma. Bunu yapamayanlar
günlük 400 IU D vitamini alabilirler.
1.1—D vitamini-- Kanser hastalarında
yapılan taramalarda D vitamini düşüklüğü saptanmıştır. Bu kişilerde kanserin
şiddetli ilerlediği gözlenir. Tümörlü hücrelerin D vitamini sayesinde başka
organlara yayılmasını engellediği gözlenir. D vitamini,tümörlü hücrelerin
ihtiyacı olan damarların gelişmesini engelleyerek kanserli hücrelerin diğer
organlara yayılmasını önler. Hastalarda D vitamini eksikliği görülüyorsa ek D
vitamini ile eksiklik giderilir ve hastalık bu durumdan pozitif şekilde
etkilenir.
1.2--D vitamininin formları da D vitamini ile aynı
özellikleri gösterebilir. Bu formlar tümörlü hücreleri bilip bu hücrelerin sayısının
artmasına engel olurlar. Çoğu kanser türünde D vitamini bir tedavi seçeneği
olarak kullanılabilir. Melanom kanserinde bu geçerli olmayabilir.
1.3--Çünkü melanom kanseri ciltle ilişkili
olmasından dolayı D vitaminin ne yönde etki ettiği belirsizlikler içerir. Ama
melanom kanserine sahip hastalarda D vitamini eksikliği sıklıkla gözlenir. Tüm
bu nedenlerden dolayı; yapılan çalışmaların sayısı arttıkça günümüzde kanser
tedavisinde D vitamini kullanıp kullanılmayacağı da kesinleşecektir
2--Güneş Işığı--Kolon, prostat ve meme
kanseri insidansının ultraviole ışınlarının bol olduğu bölgelerde daha düşük olduğu
gösterilmiştir
3--Selenyum- Glutatyon peroksidazın bileşiminde yer alarak kimyasal karsinojen ve oksijenli radikalleri etkisizleştirerek kanser riskini azaltır.
4--Manganez--
Süperoksit dismutaz enziminin bileşiminde yer alarak karsinojenezisten korur.
5--C Vitamini:
Antioksidant olarak özellikle solunum ve sindirim sistemi kanserlerinden
koruyucudur. Kardiyovasküler hastalıklar için yapılan öneri kanser için de geçerlidir.
6—Fruktoz—Nişasta-Yapılan
analiz sonucunda nişasta bazlı şekerde bol miktarda bulunan fruktozun pankreas
kanseri ile istatistiksel olarak anlamlı derecede ilişkili olduğu
gösterilmiştir.
6.1--Bu çalışmaya göre kilo fazlası olanlarda şeker alımı
özellikle daha fazla risk oluşturmaktadır .
6.2--Akdeniz ülkelerinde yapılan çalışmalara göre; rafine
edilmiş unların kullanımı mide, kolorektal, meme, üst sindirim sistemi ve
tiroid kanserleri riskini arttırmaktadır.
6.3--Bu durum özellikle beyaz ekmek gibi rafine
edilmiş karbonhidratların glisemik yükü arttırmaları ve insülin, insüline
benzer büyüme faktörü ve gliseminin aniden artması, kolon, meme ve prostatta
hücre poliferasyonunu stimüle etmesiyle oluşmaktadır
7--Lahana-Yapılan çalışmalarla,Cruciferae
familyasında-Lahanagiller bulunan sebzelerin tüketiminin böbrek, prostat,
kolon, idrar kesesi, akciğer ve rektum kanseri riskini azalttığı saptanmıştır
8—Süt-Yoğurt-- Az
yağlı ya da yağsız süt, kalsiyumun en önemli kaynaklarındandır ve yüksek
miktarda yağsız süt tüketimi prostat ve mesane kanserinde azalma
sağlayabilmektedir.
8.1-- az yağlı süt ürünlerinin kolorektal kanser riskini azaltıcı etkisi olduğu
belirtilmektedir
8.2--Hollanda’da bir vaka-kontrol çalışmasında bazı
fermente süt ürünlerinin meme kanserine karşı koruyucu bir etki sağlayabileceği
ileri sürülmüştür. Sonuçlar göstermiştir ki; %50 oranında bir azalma için
fermente süt ürünleri günde > 225 g (yoğurt, ayran, lor ve kefir) miktarında
tüketilmelidir.
8.3--Yoğurt gibi kültür ile üretilen süt ürünlerince
zengin bir diyetin meme kanseri hücrelerinin gelişimini engellediği
bildirilmiştir
9—Spor:
9.1--Hastalık öncesi fiziksel aktivite düzeyi iyi
olan kanserli hastaların oranı kontrol grubuna göre düşük bulunmuştur
10—Balık-Balık Yağı-
Balık
ve balık yağı ile beslenen farelerde tümör büyümesinin önemli derecede azaldığı
ve n-3 yağ asitlerinin göğüs, kalın bağırsak ve prostat kanserlerinde
tümör gelişimini önleyici etkide olduğu bildirilmiştir
10.1-- günde 850 mg omega-3
yağ asiti alan grupta her türlü nedenden kaynaklanan ölümde %20 azalma, ani
kalp krizi ölümü riskinde de %45 azalma görülmüştür. Bu yağ asitleri
antiinflamatuar etkiye sahiptir ve aynı zamanda antiatherojenik olabileceği
ifade edilmiştir.
10.2--Yüksek dozlarda omega-3 yağ asitleri yüksek
serum trigliserid düzeyini düşürebilir. Günde 3 ila 5 g yağ asiti trigliserid
seviyesinde %30-50 azalma ile hem koroner kalp hastalıkları, hem akut
pankreatit (pankreas iltihabı) riskini minimize edebilir.
11—Omega 6 Yağ Asitleri-Yapılan
çalışmada doymuş yağ tüketimi ile meme, pankreas, prostat, rahim, kolorektal kanserleri
arasında ilişki olduğu tespit edilmiştir
11.1—Yapılan bir çalışmada yüksek miktarlarda
omega-6 yağ asidi (araşidonik aside dönüşebilen linoleik asit) tüketiminin meme
kanserinde tümör gelişimini ve metastazı teşvik ettiğini göstermektedir.
12--Sebze ve meyva
tüketimi düşük olanlarda kanser riski,sebze ve meyva tüketimi iyi olanlara göre
iki kat daha fazladır.Meyva tüketimi, özellikle akciğer, ösefagus, ağız boşluğu,
pankreas, mide,kolon, rektum, mesane ve larinks kanserlerine karşı koruyucudur.
Kanser ve kalp hastalığı riskinin azaltılabilmesi için günde beş veya daha çok
porsiyon meyva tüketimi önerilmektedir
13—Karotenoidler--Çeşitli
karotenoidlerin antikanserojen etkileri kanıtlanmıştır. Karotenoidlerden biri
olan likopen domateste bulunan vitamin A benzeri bir bileşik olup prostat,
meme, sindirim sistemi,mesane, deri ve serviks kanseri riskini azaltmaktadır.
Likopenin antikarsinojen etkiyi antioksidan özelliği ile yerine getirdiği düşünülmektedir.
13.1--Karotenden zengin sebze ve meyvalar ile
birlikte bir turunçgil (citrus) meyvasının diyete eklenmesinin kanser
önlemedeki önemi vurgulanmaktadır.Bunların sıçan ve farelerde spontan olarak
oluşan veya kimyasal ajanlarla meydana getirilen kanserlere karşı koruyucu
bulunmuştur.
14--Brokoli, karnabahar ve lahana
gibi bitkisel besinlerin de kanser riskini azalttığı gösterilmiştir.Kanser
önleyici etkileri içerdikleri glukozinolatlara bağlanmıştır. Indol,izotiyosiyanat
ve sulforafan gibi fitokimyasallar hücresel DNA zedelenmesini baskılayan veya bloke
eden enzimleri tetikler, tümör büyüklüğünü ve östrojen benzeri hormonların etkinliğini
azaltır.
15--Sarımsak
(Allium sativum) uzun yıllardır tıbbi amaçlı olarak kullanılmıştır. Etkisinden
sorumlu kimyasal maddeler allisin, allilik sülfitler gibi organosülfür bileşikleridir.
Soğan ve sarmısakta bulunan allilik sülfitler immün sistemi
güçlendirir,karsinojenlerin atılımını arttırır, tümör hücre çoğalmasını baskılayan
enzimleri uyarır ve serum kolesterol düzeylerini azaltır.
15.1--Çin’de geniş bir grupta yürütülen bir
vaka-kontrol çalışması, soğan ve sarımsak tüketimi ile mide kanseri gelişme
riski arasında ters bir ilişki olduğunu göstermiştir. Sarımsağın H. pylori’yi baskılayıcı
etkisinin de rolü olabilir.
15.2--Kırk bin menopoza girmiş hanımda yapılan bir
çalışmada sarımsak tüketimininin kolon kanserine karşı koruyucu olduğu bulunmuştur.
Sarımsağın en iyi bilinen etkisi kolesterol düşürücü etkisidir.
15.3--Klinik çalışmalarda orta derecede kan basıncı düşürücü
etkisi saptanmıştır. Allium ailesinden sebzelerde (soğan, sarımsak, pırasa) selenyum
da bulunmaktadır. Selenyum kalp için koruyucudur ve antioksidandır.
16—Flavonoid-Fito ostrojen-Çeşitli
bitkisel kaynaklı besin ve içecekler (meyvalar, sebzeler, çay, kakao, şarap) flavonoidlerden
zengindir. Bir flavonol olan quercetin besinlerde (özellikle soğanda) bolca bulunur.
Çay da flavonol ve flavon grubundan olan quercetin ve kaempferolden zengindir Son
yıllarda yapılan çalışmalar flavonoidlerin oksidatif DNA zedelenmesini serbest
radikal tutulması dışında mekanizmalarla önlediğini göstermektedir.
16.1--Finlandiya’da 9959 kadın ve erkek üzerinde yapılan
bir çalışmada flavonoid alımı ile kanser arasında ters bir ilişki saptanmıştır.Flavonoid
alımı yüksek olanlarda 24 yıllık izleme sonunda akciğer kanseri oranının %50
azaldığı gösterilmiştir.
16.2--Hawai’de elma ve soğan tüketimi ile akciğer
kanseri arasında ters bir ilişki belirlenmiştir. Soğan tüketimi ile plazmada
quercetin düzeylerinin, lenfosit DNA’sında kırılganlık direncinin arttığı ve idrarda
oksidatif metabolitlerin azaldığı gösterilmiştir.
17—Elma--Elma
ekstreleri in vitro olarak tümör hücre çoğalmasını baskılamaktadır. Kabuklu 50
mg elma (yaş olarak) tümör hücresi çoğalmasını %42, kabuksuz 50 mg elma ise tümör
hücresi çoğalmasını %23 oranında baskılayabilmektedir.
18--Menapoz sonrası osteoporozun ana nedeni östrojen
eksikliğidir.Östrojene benzer lignan ve izoflavon gibi bileşiklerin
verilmesinin osteoporozu önleyebileceği düşünülmektedir.
18.1--Fitoöstrojenler özellikle hormon bağımlı olan kanserlerin
kontrol ve önlenmesinde rol oynar.Meme kanseri, hipospadias, testis ve prostat kanseri
gibi östrojen ilişkili kanserler fitoöstrojen alımının yüksek olduğu ülkelerde
daha düşük orandadır
18.2--vejeteryanlarda ve Akdeniz havzasında yaşayanlarda
meme kanseri oranı düşük, idrarla fitoöstrojen atılımı yüksektir. Soya
tüketiminin yüksek olduğu Hong Kong ve Singapur’da, meme kanseri oranı düşüktür.
18.3--Soya fasulyesi önemli bir fitoöstrojen kaynağıdır.Soyanın
kanser, kardiyovasküler hastalık,osteoporoz önleme ve tedavisinde, menopoz semptomlarının
hafifletilmesinde rolü vardır.
18.4—Altı ay süreyle günde 40 gr izole soya proteini
tüketimi ile lumbal vertebralarda kemik mineral dansitesinin önemli şekilde
arttığı gösterilmiştir
18.5--Diyette bir kısım et yerine soya proteini tüketilmesiyle
LDL-kolesterol düzeylerinin dolayısı ile de koroner kalp hastalığı gelişme riskinin
azaldığına işaret eden kuvvetli bilimsel kanıtlar vardır.
18.6--Soyada bulunan izoflavonoidler bağırsaklarda
zayıf etkili östrojenler üreterek kolesterol düzeylerini düşürmektedir.
18.7--Soya ve türevleri çeşitli tip kanserlerin,
osteoporozun,diyabet, böbrek hastalığı, menopoz semptomları ve kardiyovasküler
hastalık riskinin azaltılmasında kullanılmaktadır.
18—Polifenol-Çay,
çikolata ve kırmızı şarap polifenollerden zengindir. Antioksidan özellikteki bu
bileşikler kanser ve koroner kalp hastalığı riskini azaltmaktadır. Biyolojik
etkileri arasında serbest radikallerin ve metallerin tutulması da vardır.
18.1--Çaydaki polifenolik bileşikler kanser ve kardiyovasküler
hastalıklara karşı koruyucudur.
18.2--Japon kadınlarında günde beş bardak ya da daha
çok çay içilmesinin evre I ve II meme kanseri tekrarlarını azalttığı gösterilmiştir.
Çaydaki katekinler kanser ve kardiyovasküler hastalık riskini azaltmaktadır. Yeşil
çay kateşinlerden zengindir.
18.3--Çikolatada LDL’nin oksidasyonunu azaltan
flavonoid (prosiyanidin) vardır. Fitosterolle zenginleştirilmiş çikolata tüketimi
serum kolesterol düzeylerini düşürmede alternatif bir yaklaşım olabilir.
18.4--Sebze ve meyvalardan zengin diyet sadece kanser
ve kardiyovasküler hastalık riskini değil diyabet ve yaşa bağlı maküler
dejenerasyon riskini de azaltmaktadır.
19—Omega 3 Yağ Asitleri:
19.1--omega-3 hipertansiyon, Crohn hastalığı,romatoid
artrit ve astım tedavisinde etkilidir.Koroner arter hastalığı riski ve serum
trigliserid düzeylerini azaltmaktadır. Meme ve akciğer kanserini azalttığını
gösteren veriler vardır
19.2--Omega-3 yağ asitlerinin miyokardı elektrik
olarak stabilize ettiği,ventriküler aritmi olasılığını düşürdüğü ve ani ölüm
riskini azalttığı düşünülmektedir
19.3--Omega-3 yağ asitlerinin
antienflamatuvar,antitrombotik ve antiaterojenik etkileri de vardır
19.4--Omega-3 yağ asitleri LDL-kolesterol
düzeylerini düşürür. Günde 35 gr veya daha çok balık tüketimiyle ani
enfarktüslere bağlı ölüm oranı önemli ölçüde azaltılabilir. Haftada en az bir öğün
balık yemekle kardiyovasküler hastalık riskinin önemli oranda düşürülebileceği gösterilmiştir.
19.5--Çalışmalar omega-3 yağ asitleri tüketimi ile Alzheimer
sıklığı arasında ters bir orantı olduğunu göstermektedir. Haftada en az bir porsiyon
balık tüketenlerde seyrek olarak balık tüketenlere göre Alzheimer görülme riski
%60 oranında azalmaktadır.
19.6--Omega-3 yağ asitleri bazı psikiyatrik
bozukluklarda da etkili bulunmuştur. Emosyonel bozukluklar, major depresyon,
bipolar bozukluk,şizofreni ve demansta yararlı olabileceği yönünde veriler vardır.
Gebelik sırasında ve laktasyon döneminde görülen psikiyatrik bozukluklarda da
güvenle kullanılabilir.
20--Nar- Farelere prostat
kanseri PC-3 hücre soyu yerleştirilerek yapılan iki çalışmada, nar ekstresinin hücre
büyümesini baskıladığı, düzenleyici proteinleri modüle ederek apopitozu
uyardığı gösterilmiştir.
21--Kanser Oluşumunu
Arttırıcı Besinler
Yaşlı ve yağlı koyun, sığır,
keçi ve tavuk etleri
Tuzlanmış besinler
Tütsülenmiş besinler
Hamburger
Sade, yağlı etten yapılmış
köfteler
Doğrudan ateşte pişirilmiş
etler
Sucuk, sosis, salam gibi nitrit
nitrat eklenmiş besinler
Sebze ve meyvelerden fakir
beslenme
Tereyağı, iç yağı
Yağda kızartılmış besinler
22--Kanser Oluşum Sebepleri ve Oranları
Kanser Oluşum Sebebi ………….Oranı (%)
Beslenmede Yanlışlıklar ……………35
Sigara Kullanımı ……………………30
Enfeksiyon ………………………….10
Meslek Hastalıkları ………………….4
Alkol Kullanımı……………………..3
Çevre Kirliliği ………………………2
Besin Katkı Maddeleri……………...1
İdiyopatik ………………………….15
23—Kanserden Korunmada:
1--Alkol, sigara, katkı maddesi içeren yiyeceklerin
tüketiminden kaçınmak
2--Pişirme yöntemlerinden kömür ızgarası ve
kızartmalardan,
2.1--tütsülenmiş yiyeceklerden, turşu ve salamura
gibi fazla tuzlulardan kaçınmak, düşük ısıda pişirmeye dikkat etmek
3--Yiyecekleri küf ve mantar oluşunu engelleyecek
koşullarda saklamak (bozulabilir besinleri soğutarak ve dondurarak saklamak)
4--Yiyeceklerdeki çeşitli kimyasal kontaminantların,
pestisitlerin, atıkların ve katkı maddelerinin güvenli sınırlarda olup olmadığının
belirlenmesine ve takip edilmesine dikkat etmek
5--Düzenli fiziksel aktivite yapmak (günde 1 saat
tempolu yürüyüş, haftada 1 saat daha ağır egzersiz).
6--Kanserin oluşumu çok değişik nedenlere bağlıdır.
Farklı kaynaklara göre diyetle ilgisi %10-70 arasında olup %35 olarak kabul
edilmektedir.
7--Bazı kanserler fazla kilo ile ilişkilidir.
Düzenli egzersiz ve uygun diyet kiloları normal değerler içinde tutmaya
yardımcı olacaktır. Lifli gıdaların bağırsak kanserlerini önlediği görüşü
yaygındır.
7.1--Aşırı şişmanlıktan kaçınılmalıdır. Ama kanser
olup da ağırlık kaybı olmayan bir hastanın (kilosunda kalan hasta) olana göre
(zayıflayana göre) yaşam şansı daha uzundur.
7.2--Hastalığın ileri safhalarında aneroksia
hastalarda kaşeksiye neden olmakta yağ, protein ve karbonhidrat metabolizması
değişmekte, kilo kaybının yanı sıra iştah, tat duygusunun kaybı en sık görülen
komplikasyonu oluşturmaktadır
24--En Güçlü Antioksidan İçeren Besinler,
1--antosiyaninler
(mürdüm eriği, böğürtlen, karadut, kiraz, yaban mersini, vişne),
2--kateşinler (siyah
çay ve yeşil çay), likopen (domates, pembe greyfurt, karpuz, kayısı),
3--beta karoten
(havuç, kavun, mango, kayısı)
3.1--Karotenoidler içinde en etkili antioksidan
likopendir; ksantofilller ise en düşük antioksidan etkiye sahiptir
4--resveratrol
(üzüm, yaban mersini, kızılcık),
5--elajik asit
(nar, üzüm, kiraz, çilek),
6--kapsaisin
(kırmızı acı biber),
7--kuversetin
(kırmızı soğan ve elma),
8--C vitamini
(greyfurt, portakal, biber, brokoli, kivi, kuşburnu)
8.1--C vitamini,
askorbik asit olarak bilinen, antioksidan özelliği olan, birçok enzimatik
reaksiyonda rol oynayan, suda çözünebilen bir vitamindir
8.2--Turunçgil meyveleri, domates, patates, biber,
kabak, çilek, lifli yeşil sebzeler ve lahanagiller en önemli c vitamini
kaynakları olarak sıralanabilir33.
8.3--Yüksek dozlarda askorbik asit alımı, diyare ve
idrarda kristal oluşumuna neden olarak börek yollarında böbrek taşları oluşum
riskine ve ürik asit atılımını etkileyerek gut hastalığı oluşumuna zemin
hazırlamaya sebep olabilir
9--E vitamini
(badem, ayçiçeği çekirdeği, buğday tohumu)
9.1--E vitamini, yağda çözünebilen major
vitaminlerden olup, tokoferoller olarak isimlendirilen 8 maddeden biridir.
Bitkisel yağlar, yumurta ve tahıllar E vitamini bakımından zengin besin
kaynaklarıdır. E vitamininin fazla alımı, genellikle toksik etkiden ziyade mide
rahatsızlığı, diyare ve baş dönmesine sebep olabilir . Ayrıca bazı randomize
çalışmalar, E vitaminin alınmasıyla frajilite ve hemorajik inme riskini
arttırabildiğinden dolayı özellikle kontrolsüz hipertansiyon ve
trombositopenili kanser hastalarında kullanımı önlenmelidir
10--selenyum (patates,
ayçekirdeği, yumurta),
11--polifenol
(yeşil çay, ahududu, soya, çilek, erik, elma, yaban mersini),
12--glucosinolates
(brokoli, brüksel lahanası, su teresi, karnabahar),
13--lutein (brokoli, ıspanak, kara lahana, kırmızı
üzüm, kivi) olarak sıralanabilir
7—Omega 3 Yağ Asitleri--Yapılan
çalışmalarda, omega-3 yağ asitlerinin kanser riskini azalttığı gösterilmiş ve
ayrıca diyetteki omega–6 ve omega–3 oranının önemli olduğu gösterilmiştir.
Başta meme kanseri riski olmak üzere ve birden fazla kanser türü riskinin
azaltılmasında diyetteki bu oran önemli bulunmuştur . Omega-3 yağ asitleri
kanser oluşum riskini azaltır. Ayrıca akciğer, kolon, meme ve prostat ve birçok
kanser türlerinin büyümesini de yavaşlatmaktadır. Aynı zamanda omega-3 yağ
asitleri kemoterapi ve radyoterapinin etkinliğini ve tedaviye yanıtını
artırmaktadır. Omega-3 yağ asitleri kanser hastalığında görülen zayıflama, kas
kaybı ve kaşeksiyi de azaltmakta ve önlemektedir
8--Diyette yağdan gelecek enerji miktarı %30’u
geçmemelidir. Özellikle kolon, meme ve prostat kanserlerinin oluşumundan yağ
sorumlu tutulmaktadır.Tahıl, sebze ve meyveler diyette yeterince bulunmalıdır.
Doğal antioksidanlara yani lahana, Brüksel lahanası, karnabahar, turpgillere
yer verilmelidir.
9--Pelvik
radyasyona maruz kalma rektal kanser olusumunda kanıtlanmıs bir risk
faktörüdür.Özelikle prostat, serviks ve vagina kanserleri nedeniyle pelvik
radyoterapi uygulanmış hastalarda rektum kanseri gelişme riski artmaktadır.
9.1--Radyoterapiden sonra rektal karsinom olusumu
için geçen sürenin 1-33 yıl arasında değisebileceği düsünülmektedir (Ortalama
15 yıl). Radyoterapi sonrası olusan kolon kanserlerinin karaktersitik bir
özelliği yüksek miktarda müsin üreten tümörler olmalarıdır.
25--Kanser Hastalarında Beslenme Düzeni:
1--Protein ve toplam kalori alımını belirli düzeyde
tutmak amacıyla hastalar,şunları yemelidir;
1.1--Balık, kümes hayvanları, yumurta, süt ve süt
ürünleri gibi protein bakımından zengin yiyecek şekillerini,
1.2--A ve C vitaminleri içeren sebze ve meyveler. Bu
yiyecekler arasında kavun,karpuz, çilek, turunçgiller, domates, yeşilbiber,
lahana, karnabahar, ıspanak,patates, havuç, kabak vb. bulunur.
1.3--Kepek unundan yapılmış ekmek, arpa, yulaf
ezmesi
1.4--İştahsızlık halinde şunlar yapılabilir;
1--Yemeklerden önce egzersiz yapmak. 5-10 dakikalık
bir yürüyüş ya da yatakta yapılan sınırlı hareketler bile iştahı açar.
2--Tüm yiyecekleri zevkli bir biçimde ve güzel bir
ortamda sunmak.
3--Azar azar ama sık yemek.
4--Çok yemek çeşidi bulundurmak.
5--Sabahları genellikle iştahın en açık zamanı
olduğundan, bundan yararlanarak kahvaltıyı günün en büyük öğünü haline
getirmek.
6--Yemek yerken midenin boşalmasını sağlamak için
yavaş yemek. Böylece başdönmesi ve kusma da önlenir. Her şeyi iyice çiğnemek.
7--Ağızdaki farklı herhangi bir tadı taze meyve,
meyve suyu ya da emilen ekşi sert şekerlemelerle gidermeye çalışma
8--Sıcak yiyecekler bulantı-kusmayı arttırdığından
soğuk yiyecekler (dondurma, donmuş yoğurt vb.) verilmelidir. Genellikle
içecekler daha iyi tölere edilir. Sade gazoz veya diğer sodalı içeceklerde
verilebilir
9--Ayrıca kanser hastalarında, tükürüğün yetersiz
miktarda üretimi, nişastaların yetersiz sindirilmesi, ağız yaralarının
oluşumunun hızlanması, tat almada azalma, katı yiyecekleri çiğnemede zorluk ve
diş çürükleriyle sonlanır.Tükürük miktarındaki az ya da orta dereceli azalmalar
için basit önlemler yeterli olabilir. Hasta;
9.1--Saatte birkaç kez su, elma suyu, üzüm suyu ya
da meyve suları gibi tahriş etmeyen sıvılar içmelidir.
9.2--Genellikle tükürük üretimini arttıran ekşi
maddeler yemelidir.
9.3--Tütün ve alkolün yanı sıra çok baharatlı,
karbonatlı, sıcak ya da soğuk,çiğnenmesi zor ya da asitli yiyeceklerden
vazgeçilmelidir
9.4--Hastalar kuru, sert ve kabuklu yiyecekler
(kızarmış ekmek, kraker vb) yememesi konusunda uyarılmalıdır. Bu tür
yiyeceklerin çiğnenmesi, yutulması güçtür ve kuru ağız mukozasını daha kolay
irrite edebilir. Ayrıca çok tuzlu yiyecek ve yemeklerden de kaçınılmalıdır
9.5--Yine bu hastalarda görülen ishalin önlenmesi ya
da aza indirgenmesi için, kalori ve proteinden zengin ama yağ ve lifli
maddelerden fakir olan, az miktarda posa bırakan bir diyet önerilir. Bu açıdan
yenmesi önerilen yiyecekler şöyledir;
1--Köy peyniri ve yağsız peynirler, yumurta,
2--Kaynamış, yağsız süt, doğal yoğurt, ayran,
3--Et suyuna çorba,
4--Izgarada ya da fırında pişirilmiş balık, tavuk,
5--Muz, elma püresi, kabuğu soyulmuş elma, elma
suyu, üzüm suyu,
6--Makarna, şehriye, pirinç pilavı,
7--Taze ve sarı kabuklu fasulye, havuç, bezelye,
ıspanak, kabak.
26--Yenmemesi gereken yiyecek ve
içecekler;
1--Kepek ekmeği ve kepek gibi tahıllar.
2--Kabuklu yemişler ve çekirdekler.
3--Çiğ sebzeler.
4--Hamur işi yiyecekler, patlamış mısır, kabuklu
yemişler.
5--Kırmızı biber, karışık baharat, karabiber,
sarımsak gibi sert baharatla
6--Kanserli hastalarda görülen damping sendromu, bir
olasılıkla sindirim sistemi içeriğinin hızlı ve fazla miktarda boşalmasına
bağlı olarak gelişen karmaşık bir olaydır . Bu durumda, hastaya yemekler yavaş
ve sık yedirilmelidir.
6.1--Yemeklerden yarım saat sonraya kadar hastanın
pozisyonu değiştirilmemeli, yatırılıp veya ayağa kaldırılmamalıdır.
6.2--Yemeklerden önce katı yiyecekler 25-30 dakika
sonra da sıvı yiyecekler verilmelidir.
6.3--Diyetin yüksek proteinli, düşük karbonhidratlı
olmasına dikkat edilmelidir. Konsantre tatlılardan (bal, pekmez, reçel vb)
kaçınılmalıdır. Alınan sıvıların aşırı sıcak veya soğuk olmamasına dikkat
edilmelidir
7--Bu hastalarda karşılaşılan sorunlardan
konstipasyon, laktoz intöleransı, gaz,şişkinlik ve geğirme problemlerini
önlemek için, şu girişimlerde bulunulmalıdır;
7.1--Konstipasyon için; hastaya günde 8-10 bardak
sıvı verilmelidir. Diyetine posalı yiyecekler, çiğ meyve, sebze, kuru yemişler,
kepekli ekmek eklenmelidir. Laktoz intöleransını önlemek için; laktoz içermeyen
yiyeceklerden menü seçimine gidilmelidir.
7.2--Süt ve sütlü tatlılar diyetten çıkarılıp
bunların yerine soya sütü, kalsiyumdan zengin diğer yiyecekler (peynir ve
yoğurt gibi) kullanılabilir.
7.3--Gaz,şişkinlik ve geğirme hallerinde; gaz
yapıcı, kepekli yiyecekler, mısır, yeşilbiber,soğan, turp, lahana, karnabahar
verilmemelidir.
7.4--Hastanın hava yutmamasına,yemeklerini yavaş
yavaş iyi çiğneyerek yemesine dikkat edilmelidir
8--Kanserli çocukların beslenmesi özel bir konudur.Güvendiği
bir ortamda, sevdiği kişilerle birlikte ve kısmen rahatlamış bir çocuk,
verilenleri yiyebildiği kadar yiyecektir
Kaynak: Bes Diy Derg 2019;47(3):1-4--EDİTÖRDEN
--Curcumin ve Meslektaşlarımızdan Beklediğimiz Editöre Mektuplar--Prof. Dr.
Türkan Kutluay Merdol1--1. Atılım Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi,
Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Ankara