MAKALELER / Akciğer Kanseri-Bilgi-2





Akciğer Kanseri-Bilgi-2:

1--E- Vitamini: Lipid peroksidasyonunu önlediğinden kanserden (başta akciğer) koruyucudur.

2--A Vitamini: Akciğer, meme, deri, prostat, mide, kolan-rektum kanserlerini önleyicidir. Diyetsel Öneri: Karodenoidlerden zengin besinlerin (Yeşil ve sarı sebzelerle, sarı kırmızı, turuncu meyveler) diyette arttırılması önerilir.

3--C Vitamini: Antioksidant olarak özellikle solunum ve sindirim sistemi kanserlerinden koruyucudur. Kardiyovasküler hastalıklar için yapılan öneri kanser için de geçerlidir.

4--Çinko-- Savunma sistemini güçlendirir.A vitamini etkinliğini arttırır, süperoksit dismutaz enziminin bileşiminde yer alır.Böylece hücreyi kimyasal ve radyasyonun oluşturduğu karsinojenezisten korur.

5--D Vitamini:

5.1--Akciğer kanseri ve serumdaki D vitamini seviyesi arasında anlamlı negatif yönde bir ilişki olduğu saptanmıştır

5.1.1--Kemik kanser riskini azaltır. Menapoz sonrası meme kanser riskini azaltır.Öneri: Güneşten düzenli ve uygun şekilde yararlanma. Bunu yapamayanlar günlük 400 IU D vitamini alabilirler.

5.1.2—D vitamini-- Kanser hastalarında yapılan taramalarda D vitamini düşüklüğü saptanmıştır. Bu kişilerde kanserin şiddetli ilerlediği gözlenir. Tümörlü hücrelerin D vitamini sayesinde başka organlara yayılmasını engellediği gözlenir.

5.1.3--D vitamini,tümörlü hücrelerin ihtiyacı olan damarların gelişmesini engelleyerek kanserli hücrelerin diğer organlara yayılmasını önler. Hastalarda D vitamini eksikliği görülüyorsa ek D vitamini ile eksiklik giderilir ve hastalık bu durumdan pozitif şekilde etkilenir.

5.2--D vitamininin formları da D vitamini ile aynı özellikleri gösterebilir. Bu formlar tümörlü hücreleri bilip bu hücrelerin sayısının artmasına engel olurlar. Çoğu kanser türünde D vitamini bir tedavi seçeneği olarak kullanılabilir. Melanom kanserinde bu geçerli olmayabilir.

5.2.1--Çünkü melanom kanseri ciltle ilişkili olmasından dolayı D vitaminin ne yönde etki ettiği belirsizlikler içerir. Ama melanom kanserine sahip hastalarda D vitamini eksikliği sıklıkla gözlenir. Tüm bu nedenlerden dolayı; yapılan çalışmaların sayısı arttıkça günümüzde kanser tedavisinde D vitamini kullanıp kullanılmayacağı da kesinleşecektir.

5.3--Selenyum- Glutatyon peroksidazın bileşiminde yer alarak kimyasal karsinojen ve oksijenli radikalleri etkisizleştirerek kanser riskini azaltır.

5.4--Manganez-- Süperoksit dismutaz enziminin bileşiminde yer alarak karsinojenezisten korur.

5.5--C Vitamini: Antioksidant olarak özellikle solunum ve sindirim sistemi kanserlerinden koruyucudur. Kardiyovasküler hastalıklar için yapılan öneri kanser için de geçerlidir.

5.6—retinol-likopen--Yapılan bir çalışmada, akciğer kanseri hastalarının serum nonenzimatik antioksidan seviyelerini ölçtüklerinde, erken evre akciğer kanseri olanlarda retinol ve likopen seviyeleri istatistiksel olarak daha düşük saptanmıştır, fakat son evre akciğer kanseri olanlarda ise, serum vitamin E, beta-karoten, selenyum ve çinko seviyeleri daha düşük saptanmıştır

5.7--Sebze ve meyva tüketimi düşük olanlarda kanser riski,sebze ve meyva tüketimi iyi olanlara göre iki kat daha fazladır.Meyva tüketimi, özellikle akciğer, ösefagus, ağız boşluğu, pankreas, mide,kolon, rektum, mesane ve larinks kanserlerine karşı koruyucudur. Kanser ve kalp hastalığı riskinin azaltılabilmesi için günde beş veya daha çok porsiyon meyva tüketimi önerilmektedir

5.8--Çeşitli karotenoidlerin antikanserojen etkileri kanıtlanmıştır. Karotenoidlerden biri olan likopen domateste bulunan vitamin A benzeri bir bileşik olup prostat, meme, sindirim sistemi,mesane, deri ve serviks kanseri riskini azaltmaktadır. Likopenin antikarsinojen etkiyi antioksidan özelliği ile yerine getirdiği düşünülmektedir.

5.9--Karotenden zengin sebze ve meyvalar ile birlikte bir turunçgil (citrus) meyvasının diyete eklenmesinin kanser önlemedeki önemi vurgulanmaktadır. Bunların sıçan ve farelerde spontan olarak oluşan veya kimyasal ajanlarla meydana getirilen kanserlere karşı koruyucu bulunmuştur.

5.10--Brokoli, karnabahar ve lahana gibi bitkisel besinlerin de kanser riskini azalttığı gösterilmiştir.Kanser önleyici etkileri içerdikleri glukozinolatlara bağlanmıştır. Indol,izotiyosiyanat ve sulforafan gibi fitokimyasallar hücresel DNA zedelenmesini baskılayan veya bloke eden enzimleri tetikler, tümör büyüklüğünü ve östrojen benzeri hormonların etkinliğini azaltır.

5.11--Sarımsak (Allium sativum) uzun yıllardır tıbbi amaçlı olarak kullanılmıştır. Etkisinden sorumlu kimyasal maddeler allisin, allilik sülfitler gibi organosülfür bileşikleridir. Soğan ve sarmısakta bulunan allilik sülfitler immün sistemi güçlendirir,karsinojenlerin atılımını arttırır, tümör hücre çoğalmasını baskılayan enzimleri uyarır ve serum kolesterol düzeylerini azaltır.

5.11.1--Çin’de geniş bir grupta yürütülen bir vaka-kontrol çalışması, soğan ve sarımsak tüketimi ile mide kanseri gelişme riski arasında ters bir ilişki olduğunu göstermiştir. Sarımsağın H. pylori’yi baskılayıcı etkisinin de rolü olabilir.

5.11.2--Kırk bin menopoza girmiş hanımda yapılan bir çalışmada sarımsak tüketimininin kolon kanserine karşı koruyucu olduğu bulunmuştur. Sarımsağın en iyi bilinen etkisi kolesterol düşürücü etkisidir.

5.11.3--Klinik çalışmalarda orta derecede kan basıncı düşürücü etkisi saptanmıştır. Allium ailesinden sebzelerde (soğan, sarımsak, pırasa) selenyum da bulunmaktadır. Selenyum kalp için koruyucudur ve antioksidandır.

5.11—Keten tohumu-Kemirgenlerde keten tohumu kolon,meme ve akciğer tümörlerini azaltmıştır. Günde 10 gr keten tohumu tüketilerek meme kanseri riskinin azaltılabileceği bildirilmiştir.

5.13—Flavonoid-Fito ostrojen-Çeşitli bitkisel kaynaklı besin ve içecekler (meyvalar, sebzeler, çay, kakao, şarap) flavonoidlerden zengindir. Bir flavonol olan quercetin besinlerde (özellikle soğanda) bolca bulunur. Çay da flavonol ve flavon grubundan olan quercetin ve kaempferolden zengindir Son yıllarda yapılan çalışmalar flavonoidlerin oksidatif DNA zedelenmesini serbest radikal tutulması dışında mekanizmalarla önlediğini göstermektedir.

5.13.1--Finlandiya’da 9959 kadın ve erkek üzerinde yapılan bir çalışmada flavonoid alımı ile kanser arasında ters bir ilişki saptanmıştır.Flavonoid alımı yüksek olanlarda 24 yıllık izleme sonunda akciğer kanseri oranının %50 azaldığı gösterilmiştir.

5.13.2--Hawai’de elma ve soğan tüketimi ile akciğer kanseri arasında ters bir ilişki belirlenmiştir. Soğan tüketimi ile plazmada quercetin düzeylerinin, lenfosit DNA’sında kırılganlık direncinin arttığı ve idrarda oksidatif metabolitlerin azaldığı gösterilmiştir.

5.13.3--Elma ekstreleri in vitro olarak tümör hücre çoğalmasını baskılamaktadır. Kabuklu 50 mg elma (yaş olarak) tümör hücresi çoğalmasını %42, kabuksuz 50 mg elma ise tümör hücresi çoğalmasını %23 oranında baskılayabilmektedir.

5.13.4--Menapoz sonrası osteoporozun ana nedeni östrojen eksikliğidir. Östrojene benzer lignan ve izoflavon gibi bileşiklerin verilmesinin osteoporozu önleyebileceği düşünülmektedir.

5.14--Fitoöstrojenler özellikle hormon bağımlı olan kanserlerin kontrol ve önlenmesinde rol oynar.Meme kanseri, hipospadias, testis ve prostat kanseri gibi östrojen ilişkili kanserler fitoöstrojen alımının yüksek olduğu ülkelerde daha düşük orandadır

5.15--Vejeteryanlarda ve Akdeniz havzasında yaşayanlarda meme kanseri oranı düşük, idrarla fitoöstrojen atılımı yüksektir. Soya tüketiminin yüksek olduğu Hong Kong ve Singapur’da, meme kanseri oranı düşüktür.

5.16--Soya fasulyesi önemli bir fitoöstrojen kaynağıdır.Soyanın kanser, kardiyovasküler hastalık,osteoporoz önleme ve tedavisinde, menopoz semptomlarının hafifletilmesinde rolü vardır.

5.17—Altı ay süreyle günde 40 gr izole soya proteini tüketimi ile lumbal vertebralarda kemik mineral dansitesinin önemli şekilde arttığı gösterilmiştir

5.18--Diyette bir kısım et yerine soya proteini tüketilmesiyle LDL-kolesterol düzeylerinin dolayısı ile de koroner kalp hastalığı gelişme riskinin azaldığına işaret eden kuvvetli bilimsel kanıtlar vardır.

5.19--Soyada bulunan izoflavonoidler bağırsaklarda zayıf etkili östrojenler üreterek kolesterol düzeylerini düşürmektedir.

5.20--Soya ve türevleri çeşitli tip kanserlerin, osteoporozun,diyabet, böbrek hastalığı, menopoz semptomları ve kardiyovasküler hastalık riskinin azaltılmasında kullanılmaktadır.

5.21—Polifenol-Çay, çikolata ve kırmızı şarap polifenollerden zengindir. Antioksidan özellikteki bu bileşikler kanser ve koroner kalp hastalığı riskini azaltmaktadır. Biyolojik etkileri arasında serbest radikallerin ve metallerin tutulması da vardır.

5.21.1--Çaydaki polifenolik bileşikler kanser ve kardiyovasküler hastalıklara karşı koruyucudur.

5.21.2--Japon kadınlarında günde beş bardak ya da daha çok çay içilmesinin evre I ve II meme kanseri tekrarlarını azalttığı gösterilmiştir. Çaydaki katekinler kanser ve kardiyovasküler hastalık riskini azaltmaktadır. Yeşil çay kateşinlerden zengindir.

5.21.3--Çikolatada LDL’nin oksidasyonunu azaltan flavonoid (prosiyanidin) vardır. Fitosterolle zenginleştirilmiş çikolata tüketimi serum kolesterol düzeylerini düşürmede alternatif bir yaklaşım olabilir.

5.21.4--Sebze ve meyvalardan zengin diyet sadece kanser ve kardiyovasküler hastalık riskini değil diyabet ve yaşa bağlı maküler dejenerasyon riskini de azaltmaktadır.

5.22—Omega 3 Yağ Asitleri:

5.22.1--omega-3 hipertansiyon, Crohn hastalığı,romatoid artrit ve astım tedavisinde etkilidir.Koroner arter hastalığı riski ve serum trigliserid düzeylerini azaltmaktadır. Meme ve akciğer kanserini azalttığını gösteren veriler vardır

5.22.2--Omega-3 yağ asitlerinin miyokardı elektrik olarak stabilize ettiği,ventriküler aritmi olasılığını düşürdüğü ve ani ölüm riskini azalttığı düşünülmektedir

5.22.3--Omega-3 yağ asitlerinin antienflamatuvar,antitrombotik ve antiaterojenik etkileri de vardır

5.22.4--Omega-3 yağ asitleri LDL-kolesterol düzeylerini düşürür. Günde 35 gr veya daha çok balık tüketimiyle ani enfarktüslere bağlı ölüm oranı önemli ölçüde azaltılabilir. Haftada en az bir öğün balık yemekle kardiyovasküler hastalık riskinin önemli oranda düşürülebileceği gösterilmiştir.

5.22.5--Çalışmalar omega-3 yağ asitleri tüketimi ile Alzheimer sıklığı arasında ters bir orantı olduğunu göstermektedir. Haftada en az bir porsiyon balık tüketenlerde seyrek olarak balık tüketenlere göre Alzheimer görülme riski %60 oranında azalmaktadır.

5.22.6--Omega-3 yağ asitleri bazı psikiyatrik bozukluklarda da etkili bulunmuştur. Emosyonel bozukluklar, major depresyon, bipolar bozukluk,şizofreni ve demansta yararlı olabileceği yönünde veriler vardır. Gebelik sırasında ve laktasyon döneminde görülen psikiyatrik bozukluklarda da güvenle kullanılabilir.

5.22.7—Omega 3 Yağ Asitleri--Yapılan çalışmalarda, omega-3 yağ asitlerinin kanser riskini azalttığı gösterilmiş ve ayrıca diyetteki omega–6 ve omega–3 oranının önemli olduğu gösterilmiştir. Başta meme kanseri riski olmak üzere ve birden fazla kanser türü riskinin azaltılmasında diyetteki bu oran önemli bulunmuştur .

5.22.7.1--Omega-3 yağ asitleri kanser oluşum riskini azaltır. Ayrıca akciğer, kolon, meme ve prostat ve birçok kanser türlerinin büyümesini de yavaşlatmaktadır.

5.22.7.2--Aynı zamanda omega-3 yağ asitleri kemoterapi ve radyoterapinin etkinliğini ve tedaviye yanıtını artırmaktadır. Omega-3 yağ asitleri kanser hastalığında görülen zayıflama, kas kaybı ve kaşeksiyi de azaltmakta ve önlemektedir

5.23—Lahana-Yapılan çalışmalarla,Cruciferae familyasında-Lahanagiller bulunan sebzelerin tüketiminin böbrek, prostat, kolon, idrar kesesi, akciğer ve rektum kanseri riskini azalttığı saptanmıştır

6—Spor:

6.1--Hastalık öncesi fiziksel aktivite düzeyi iyi olan kanserli hastaların oranı kontrol grubuna göre düşük bulunmuştur

7--Kanser Oluşumunu Arttırıcı Besinler

Yaşlı ve yağlı koyun, sığır, keçi ve tavuk etleri

Tuzlanmış besinler

Tütsülenmiş besinler

Hamburger

Sade, yağlı etten yapılmış köfteler

Doğrudan ateşte pişirilmiş etler

Sucuk, sosis, salam gibi nitrit nitrat eklenmiş besinler

Sebze ve meyvelerden fakir beslenme

Tereyağı, iç yağı

Yağda kızartılmış besinler

 

8--Kanser Oluşum Sebepleri ve Oranları

Kanser Oluşum Sebebi ………….Oranı (%)

Beslenmede Yanlışlıklar ……………35

Sigara Kullanımı ……………………30

Enfeksiyon ………………………….10

Meslek Hastalıkları ………………….4

Alkol Kullanımı……………………..3

Çevre Kirliliği ………………………2

Besin Katkı Maddeleri……………...1

İdiyopatik ………………………….15

 

8.1—Kanserden Korunmada:

1--Alkol, sigara, katkı maddesi içeren yiyeceklerin tüketiminden kaçınmak

2--Pişirme yöntemlerinden kömür ızgarası ve kızartmalardan,

2.1--tütsülenmiş yiyeceklerden, turşu ve salamura gibi fazla tuzlulardan kaçınmak, düşük ısıda pişirmeye dikkat etmek

3--Yiyecekleri küf ve mantar oluşunu engelleyecek koşullarda saklamak (bozulabilir besinleri soğutarak ve dondurarak saklamak)

4--Yiyeceklerdeki çeşitli kimyasal kontaminantların, pestisitlerin, atıkların ve katkı maddelerinin güvenli sınırlarda olup olmadığının belirlenmesine ve takip edilmesine dikkat etmek

5--Düzenli fiziksel aktivite yapmak (günde 1 saat tempolu yürüyüş, haftada 1 saat daha ağır egzersiz).

6--Kanserin oluşumu çok değişik nedenlere bağlıdır. Farklı kaynaklara göre diyetle ilgisi %10-70 arasında olup %35 olarak kabul edilmektedir.

7--Bazı kanserler fazla kilo ile ilişkilidir. Düzenli egzersiz ve uygun diyet kiloları normal değerler içinde tutmaya yardımcı olacaktır. Lifli gıdaların bağırsak kanserlerini önlediği görüşü yaygındır.

7.1--Aşırı şişmanlıktan kaçınılmalıdır. Ama kanser olup da ağırlık kaybı olmayan bir hastanın (kilosunda kalan hasta) olana göre (zayıflayana göre) yaşam şansı daha uzundur.

7.2--Hastalığın ileri safhalarında aneroksia hastalarda kaşeksiye neden olmakta yağ, protein ve karbonhidrat metabolizması değişmekte, kilo kaybının yanı sıra iştah, tat duygusunun kaybı en sık görülen komplikasyonu oluşturmaktadır

 

9--En Güçlü Antioksidan İçeren Besinler,

1--antosiyaninler (mürdüm eriği, böğürtlen, karadut, kiraz, yaban mersini, vişne),

2--kateşinler (siyah çay ve yeşil çay), likopen (domates, pembe greyfurt, karpuz, kayısı),

3--beta karoten (havuç, kavun, mango, kayısı)

3.1--Karotenoidler içinde en etkili antioksidan likopendir; ksantofilller ise en düşük antioksidan etkiye sahiptir

3.2--Yapılan çalışmalarda, pek çok besinde bulunan alfa karoten, beta karoten, likopen, lutein, kriptoksantin ve zeaksantin gibi belli başlı karotenoidlerin oluşumunu tamamlayıp depolandığı organlarda antikarsinojen olarak etki gösterdiği saptanmıştır.

3.3--Bu yüzden beta karoten gibi provitamin A aktivitesi gösteren karotenoidlerin yanında kantaksantin, likopen, lutein gibi provitamin A aktivitesi olmayan karotenoidler de antioksidan özelliklere sahiptir ve kanser oluşumunu bu şekilde engeller .

3.4--Karotenoidler ve kanser arasındaki ilişki, daha çok akciğer kanseri ile ilgilidir, ancak beta karotenin kandaki oranı yüksek olduğunda uterus, meme, cilt ve mide kanseri riskini düşürdüğü de saptanmıştır

3.5--Aksine, akciğer ve baş boyun tümörlerinde, sigara ile A vitaminin alımının kanser riskini arttırdığına dair çalışmalar mevcuttur.

4--resveratrol (üzüm, yaban mersini, kızılcık),

5--elajik asit (nar, üzüm, kiraz, çilek),

6--kapsaisin (kırmızı acı biber),

7--kuversetin (kırmızı soğan ve elma),

8--C vitamini (greyfurt, portakal, biber, brokoli, kivi, kuşburnu),

9--E vitamini (badem, ayçiçeği çekirdeği, buğday tohumu)

9.1--E vitamini, yağda çözünebilen major vitaminlerden olup, tokoferoller olarak isimlendirilen 8 maddeden biridir. Bitkisel yağlar, yumurta ve tahıllar E vitamini bakımından zengin besin kaynaklarıdır. E vitamininin fazla alımı, genellikle toksik etkiden ziyade mide rahatsızlığı, diyare ve baş dönmesine sebep olabilir . Ayrıca bazı randomize çalışmalar, E vitaminin alınmasıyla frajilite ve hemorajik inme riskini arttırabildiğinden dolayı özellikle kontrolsüz hipertansiyon ve trombositopenili kanser hastalarında kullanımı önlenmelidir

10--selenyum (patates, ayçekirdeği, yumurta),

11--polifenol (yeşil çay, ahududu, soya, çilek, erik, elma, yaban mersini),

12--glucosinolates (brokoli, brüksel lahanası, su teresi, karnabahar),

13--lutein (brokoli, ıspanak, kara lahana, kırmızı üzüm, kivi) olarak sıralanabilir

 

10—Elma--Yapılan çalışmalarda elma ve elma suyunun içerdiği antioksidanlar, pektin ve vitaminlerden dolayı insanlarda kolon ve akciğer kanseri oluşumunu engelleyebileceği, karaciğer ve meme kanserine karşı koruyucu olabileceği belirlenmiştir

 

11--Kanser Hastalarında Beslenme Düzeni:

1--Protein ve toplam kalori alımını belirli düzeyde tutmak amacıyla hastalar,şunları yemelidir;

1.1--Balık, kümes hayvanları, yumurta, süt ve süt ürünleri gibi protein bakımından zengin yiyecek şekillerini,

1.2--A ve C vitaminleri içeren sebze ve meyveler. Bu yiyecekler arasında kavun,karpuz, çilek, turunçgiller, domates, yeşilbiber, lahana, karnabahar, ıspanak,patates, havuç, kabak vb. bulunur.

1.3--Kepek unundan yapılmış ekmek, arpa, yulaf ezmesi

1.4--İştahsızlık halinde şunlar yapılabilir;

1--Yemeklerden önce egzersiz yapmak. 5-10 dakikalık bir yürüyüş ya da yatakta yapılan sınırlı hareketler bile iştahı açar.

2--Tüm yiyecekleri zevkli bir biçimde ve güzel bir ortamda sunmak.

3--Azar azar ama sık yemek.

4--Çok yemek çeşidi bulundurmak.

5--Sabahları genellikle iştahın en açık zamanı olduğundan, bundan yararlanarak kahvaltıyı günün en büyük öğünü haline getirmek.

6--Yemek yerken midenin boşalmasını sağlamak için yavaş yemek. Böylece başdönmesi ve kusma da önlenir. Her şeyi iyice çiğnemek.

7--Ağızdaki farklı herhangi bir tadı taze meyve, meyve suyu ya da emilen ekşi sert şekerlemelerle gidermeye çalışma

8--Sıcak yiyecekler bulantı-kusmayı arttırdığından soğuk yiyecekler (dondurma, donmuş yoğurt vb.) verilmelidir. Genellikle içecekler daha iyi tölere edilir. Sade gazoz veya diğer sodalı içeceklerde verilebilir

9--Ayrıca kanser hastalarında, tükürüğün yetersiz miktarda üretimi, nişastaların yetersiz sindirilmesi, ağız yaralarının oluşumunun hızlanması, tat almada azalma, katı yiyecekleri çiğnemede zorluk ve diş çürükleriyle sonlanır.Tükürük miktarındaki az ya da orta dereceli azalmalar için basit önlemler yeterli olabilir. Hasta;

9.1--Saatte birkaç kez su, elma suyu, üzüm suyu ya da meyve suları gibi tahriş etmeyen sıvılar içmelidir.

9.2--Genellikle tükürük üretimini arttıran ekşi maddeler yemelidir.

9.3--Tütün ve alkolün yanı sıra çok baharatlı, karbonatlı, sıcak ya da soğuk,çiğnenmesi zor ya da asitli yiyeceklerden vazgeçilmelidir

9.4--Hastalar kuru, sert ve kabuklu yiyecekler (kızarmış ekmek, kraker vb) yememesi konusunda uyarılmalıdır. Bu tür yiyeceklerin çiğnenmesi, yutulması güçtür ve kuru ağız mukozasını daha kolay irrite edebilir. Ayrıca çok tuzlu yiyecek ve yemeklerden de kaçınılmalıdır

9.5--Yine bu hastalarda görülen ishalin önlenmesi ya da aza indirgenmesi için, kalori ve proteinden zengin ama yağ ve lifli maddelerden fakir olan, az miktarda posa bırakan bir diyet önerilir. Bu açıdan yenmesi önerilen yiyecekler şöyledir;

1--Köy peyniri ve yağsız peynirler, yumurta,

2--Kaynamış, yağsız süt, doğal yoğurt, ayran,

3--Et suyuna çorba,

4--Izgarada ya da fırında pişirilmiş balık, tavuk,

5--Muz, elma püresi, kabuğu soyulmuş elma, elma suyu, üzüm suyu,

6--Makarna, şehriye, pirinç pilavı,

7--Taze ve sarı kabuklu fasulye, havuç, bezelye, ıspanak, kabak.

 

12--Yenmemesi gereken yiyecek ve içecekler;

1--Kepek ekmeği ve kepek gibi tahıllar.

2--Kabuklu yemişler ve çekirdekler.

10.3--Çiğ sebzeler.

4--Hamur işi yiyecekler, patlamış mısır, kabuklu yemişler.

5--Kırmızı biber, karışık baharat, karabiber, sarımsak gibi sert baharatla

13--Kanserli hastalarda görülen damping sendromu, bir olasılıkla sindirim sistemi içeriğinin hızlı ve fazla miktarda boşalmasına bağlı olarak gelişen karmaşık bir olaydır . Bu durumda, hastaya yemekler yavaş ve sık yedirilmelidir.

13.1--Yemeklerden yarım saat sonraya kadar hastanın pozisyonu değiştirilmemeli, yatırılıp veya ayağa kaldırılmamalıdır.

13.2--Yemeklerden önce katı yiyecekler 25-30 dakika sonra da sıvı yiyecekler verilmelidir.

13.3--Diyetin yüksek proteinli, düşük karbonhidratlı olmasına dikkat edilmelidir. Konsantre tatlılardan (bal, pekmez, reçel vb) kaçınılmalıdır. Alınan sıvıların aşırı sıcak veya soğuk olmamasına dikkat edilmelidir

 14--Bu hastalarda karşılaşılan sorunlardan konstipasyon, laktoz intöleransı, gaz,şişkinlik ve geğirme problemlerini önlemek için, şu girişimlerde bulunulmalıdır;

14.1--Konstipasyon için; hastaya günde 8-10 bardak sıvı verilmelidir. Diyetine posalı yiyecekler, çiğ meyve, sebze, kuru yemişler, kepekli ekmek eklenmelidir. Laktoz intöleransını önlemek için; laktoz içermeyen yiyeceklerden menü seçimine gidilmelidir.

14.2--Süt ve sütlü tatlılar diyetten çıkarılıp bunların yerine soya sütü, kalsiyumdan zengin diğer yiyecekler (peynir ve yoğurt gibi) kullanılabilir.

14.3--Gaz,şişkinlik ve geğirme hallerinde; gaz yapıcı, kepekli yiyecekler, mısır, yeşilbiber,soğan, turp, lahana, karnabahar verilmemelidir.

14.4--Hastanın hava yutmamasına,yemeklerini yavaş yavaş iyi çiğneyerek yemesine dikkat edilmelidir

15--Kanserli çocukların beslenmesi özel bir konudur.Güvendiği bir ortamda, sevdiği kişilerle birlikte ve kısmen rahatlamış bir çocuk, verilenleri yiyebildiği kadar yiyecektir

Kaynak:

1--Bes Diy Derg 2019;47(3):1-4--EDİTÖRDEN --Curcumin ve Meslektaşlarımızdan Beklediğimiz Editöre Mektuplar--Prof. Dr. Türkan Kutluay Merdol1--1. Atılım Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Ankara

2-- Kanserde Beslenme--Doç.Dr. Ayla ÜNSAL*




Makalenin İzlenme Sayısı : 80

Eklenme Tarihi : 07.08.2023

Önceki sayfaya geri dön.