Matematik Keşif mi-İcat mı-Matematik Eğitimi Üzerine:
1--Klasik bir soru, matematik
keşif mi-dir, icat mı?
1.1--Bu soru sıklıkla
sorulur. Matematiği icat mı ediyoruz, yoksa zaten var ve onu keşfediyor muyuz?
Kitapta da belirttiğim gibi, matematiğin keşfedildiğini düşünüyorum(uzayı
keşfettiğimiz gibi). Matematik bizden bağımsız olarak var.
1.2--Matematiksel gerçeklerin
zamanla değişmemesinin sebebi bu. Pisagor teoremi örneğin, 2500 senedir aynı
şeyi söylüyor ve bugünden sonra 2500 yıl daha aynı şeyi söyleyecek. Tüm
matematikçiler hem fikir değil ama, birçok matematikçinin bu konuda bana
katılacağını düşünüyorum.
1.3--Bazı insanlar onun icat
olduğunu düşünebilir ama, o zaman şöyle bir soru ortaya çıkıyor: Pisagor
teoremini kim icat etti? Pisagor diyebilirsin ama, bu doğru değil, daha eski
olduğunu, Babil’de Çin’de teoremin bilindiğini biliyoruz. Matematiğin neden bu
kadar evrensel olduğu bir gizem.
1.4--Matematik bizim
dışımızda varsa, o zaman nerede? Bilmiyorum, bu büyük bir gizem. Yine de
matematiğin kendisiyle ilgilenmek bu gizemle ilgilenmekten daha ilgi çekiçi.
2--Son soru olarak gelecekte
yapay zekâ matematik yapabilecek mi? Yeni bir matematiksel teori
geliştirebilecek ya da bir teorem için yeni bir ispat verebilecek mi?
2.1--Yapay zekâ matematik
yaparken bize pek çok şekilde yardımcı oluyor. Çeşitli hesaplamaları yapmamıza
olanak sağlayabiliyor ve bir ispatın formal doğrulaması için yardımcı
olabiliyor. Bilgisayarlar yapmaları için dizayn edildikleri işlerde, genel
olarak insanlardan çok daha iyi.
2.2--Fakat şunu bilmeliyiz
ki, matematik araştırmaları sayısal hesaplamalar değildir. Matematik
araştırmaları bağlantılı görünmeyen şeyler arasındaki bağıntıları bulmakla,
görünmeyeni görmekle ilgilidir. Bu sadece hesap yaparak ulaşılabilinecek bir
şey değildir.
2.3--Profesyonel bir
matematikçi olarak söyleyebilirim ki, matematiksel keşif sezgiyle yapılır.
Keşfin bu anında, gerçekten düşünmeyi bırakıyorsunuz. Tıpkı bir sanatçı gibi,
mantığın, düşünmenin ve hesabın çok ötesinde bir bağlantı yakalıyorsunuz. Bu matematiğin
güzel olmasının sebebi.
3—Matematik Eğitim
Üzerine:
3.1--Geometriden söz açılmışken... Bizim sezgilerimizin özünde
geometri vardır. En soyut cebirde bile bir geometri bulmaya çalış. Gerekirse
kendini zorla. Matematik biçimsel ve anlamsız bir takım simgelerin peşisıra
dizildiği bir uğraş dalı değildir. Kimi zaman bir olgunun ya da bir kanıtın
geometrik bir yorumunu, geometrik bir analoji bulmak mümkün olmayabilir.
Matematiğin en zor durumları bun¬lardır, sezgi tamamen kaybolmuş demektir.
3.2--Kendine Güven. Matematikte anlayamayacağın hiçbir şey olamaz! Bunu
ben biliyorum da sen bilmeyebilirsin. Anlayamayacağın hiçbir şey olamaz ama
yeterince çalışırsan olamaz. Çalışmazsan anlayamazsın tabii. Ama çalışırsan,
yeterince zaman verirsen, altından girip üstünden çıkmayı akima koymuşsan, inat
edersen mutlaka anlarsın. Kendimden örnek vereyim: Arkadaşlarımın on dakikada
anladığını bir ayda anlayabildiğim zamanlar oldu. Ama anladım
3.3--Yazmanın amacı kesinlikle sonuçların akimda kalması değildir.
Yazmanın yegâne amacı, düşündüklerinin doğruluğundan emin olmaktır. Matematik
akılda kalmaz, matematik anlaşılır, birazdan bu konuya biraz daha etraflıca
değineceğim.
3.3.1--Kanıtın ve hesapların
doğruluğundan emin olduktan sonra acaba kanıt kısaltılabilir mi sorusunu sor
kendine. Ve ardından başka kanıtlar var mı sorusunu sor. Varsayımların hepsi
gerçekten gerekli mi? Yoksa bazılarından vazgeçebilir misin ya da
zayıflatabilir misin? Kanıtladığın olguların başka direkt sonuçları var mı?
3.3.2--Bir de deftere yazmanı
öneririm. Kâğıtlar, dosyalar zamana dayanmıyor, aşmıyor, yırtılıyor,
kayboluyor, raflarda çirkin gözüküyor... Orta büyüklükte, taşıması kolay bir
defter al. Geleceğe anı olarak da kalır.
3.4--Psikoloji. Eğer psikolojin bozulursa matematik çalışamaz,
matematik üretemezsin. Psikolojileri bozuk olduğu için hak ettiği başarıya
kavuşamayan nice parlak genç gördüm.
3.4.1--Psikoloji nasıl düzgün
tutulur, bozulduğunda nasıl düzeltilir bilmiyorum, benimkisi pek fena değildi,
çok bozulmadı yaşamım boyunca.
3.4.2--Çalışmalısın ama
yaşının gereklerini de yapmalısın. Her ne kadar matematik yalnızlık
gerektirirse de toplumsal yaratıklarız, diğerlerine ihtiyacımız var.
Sporu hiç bırakma mesela. Bir
de mutlaka çok ciddiye alacağın bir hobin olsun.
3.5--Anlamak. Çoğu öğrenci anlamayı problem çözebilmek zanneder.
Açıklamaları, tanımları, gerekçeleri, akıl yürütmeleri hiç dinlemez, hiç
umursamaz, göz ucuyla şöyle bir okur, bu tür şeyleri gevezelik, boş laf sanır,
ama problem çözme yöntemlerine çok odaklanır. Problemleri çözebiliyorsa
anlamıştır...
3.5.1--Hayır, anlamak çok
daha derin bir süreçtir. Hatta tam tersine problem çözmeye odaklanmak insanın
çapını düşürür, yüzeyselleşmesine neden olur. Sadece problem çözmeye odaklanmak
konuyu anlamama nedenlerinin önde gelenidir.
3.5.2--Daha da kötüsü var. Bu
eğitim sistemi ne yazık ki gençlere anlamanın anlamını öğretemiyor. Bir kavramı
ya da kanıtı anlamak demek, onu bulan kişi kadar iyi anlamak demektir.
Gerçekten anlaşılan şey kişinin bir parçası olur. Anlaşılan şey “tabii ki
öyledir”, başka türlü olamadığından öyledir. Bir şey anlaşıldığında aslında
anlaşılacak pek bir şeyin olmadığı anlaşılır, anlaşılan şey eşyanın tabiatından
dolayı öyledir.Biz sadece bariz şeyleri anlarız. Gerçekten anlaşılan her şey
barizdir.
3.5.3--Bir matematik teoremini bilmek, Zimbabve’nin başkentini bilmek gibi değildir. Zimbabve’nin başkenti öğrenilir, matematiksel olgular ise anlaşılır.Anlamadığın bir konuyu ya da kanıtı uzun çalışmalar sonunda anladıktan sonra, kendi kendine neden daha önce anlamadığını sor. Çünkü bir şey gerçekten anlaşılınca hemen hemen her zaman aslında anlaşılacak bir şeyin olmadığı da anlaşılır!
3.5.4--O kadar kolay gelir
ki, insan şaşar neden daha önce anlamadığına. Evet, kendi kendine şu soruyu
sor: Bir ay önce beynimin nesi eksikti, anlayışımın neresi kıttı, o günden
bugüne ne değişti de şimdi anladım da o zaman anlamadım? Bu sorunun yanıtını
bulamayabilirsin, ama gene de sor kendi kendine. Mesela tanıma yeterince önem
vermemişsindir. Bir uyarıya kulak asmamışsındır. Önemli bilgilerdir bunlar.
Beyninin eksiklerini sorgularsan, o eksikleri giderebilirsin.
3.6--Nasıl Anlaşılır? Matematik başkasından anlaşılmaz. Matematik tek
başına anlaşılır. Öğrenciler hocalarının bir kitap okuduğuna, o kitapta her
şeyin yazıldığına, ama hocaların o kitabı öğrencilerden özenle sakladıklarına
inanırlar! Neredeyse. Öğrenci hep bir hoca, bir ders, bir kitap peşindedir.
Birileri ona konuyu anlatacaktır. Bir dersi alırlar, olmaz, ikinci bir dersi
alırlar gene olmaz. Bir kitaba sarılırlar, ı-ıh, gene olmaz. Öğrenci yardımı
hep kendi dışında arar. Oysa öğrencinin tek yardımcısı vardır: Beyni.
3.6.1--Matematik kitabı
okumaktan daha sıkıcı hiçbir şey bilmiyorum. Bu yüzden az oku, çok düşün. Hayat
daha eğlenceli olacaktır. İki satır oku, yüz satır düşün. Diyelim tanımı
kitaptan okudun. Şimdi kitabı kapat ve tanıma uyan örnekleri kendin ver.
Tanımın sonuçları üzerine düşün. Bu tanımın ne işe yarayabileceği üzerine kafa
patlat. Bu süreç bir saat de olabilir, bir gün de.
3.6.2--Zamanına acıma. Zaman
kaybediyorsun gibi gelse de acıma. Sadece konuyu değil, bağımsızlığı da
öğreneceksin. Bir zaman sonra tanımın olduğu sayfadan kitaba devam et. Karşına
muhtemelen bir teorem çıkacaktır. Teoremi oku ve kitabı derhal kapat. Teorem ne
diyor? Önce teoremi anla. Ardından teoremin yanlış olduğunu iddia et ve karşı
örnek bulmaya çalış. Olmayacak tabii, bulamayacaksın. Yavaş yavaş teoremin
doğru olduğuna ikna olacaksın.
3.6.3--Şimdi teoremi
kanıtlamaya çalış. Bu süreç bir iki saat olabileceği gibi on gün de sürebilir.
On günü aşmamasında yarar vardır, ama çok kısa bir zaman da olmasın. Teoremi
kanıtlayabiliyorsan ne âlâ. (Kitaptakinden farklı bir kanıt da bulmuş
olabilirsin.)
3.6.4--Kanıtlayamıyorsan, daha doğrusu çok çok uğraşmana rağmen kanıtlayamıyorsan, kitabın yazarının bildiği bir şeyi sen bilmiyorsun demektir. Ya da onda olan bir beceri sende yok! Ya da onun bildiği bir yöntemden bihabersin. Bu aşamada kitaba ve teoremin kanıtına bakabilirsin. Doğru kanıtı gördüğünde ya kendine kızacaksın ya da “analar neler doğurmuş” diye hayretlere düşeceksin.
3.6.5--Muhtemelen İkincisi
olacak. Eğer teoremin kanıtıyla yeterince zaman geçirmişsen, yani kafanı yeterince
duvara vurmuşsan, o teoremin kanıtını bir daha hiç unutmayacaksın, o teorem
senin malın olacak, o teoremi bilmiş olacaksın, öğrenmiş değil. Oysa teoremin
kanıtını hemen okusaydm, emin ol ki iki gün sonra akimda hatırlanması gereken
bir iki hayal kalırdı, ki onlar da beş para etmez.
3.6.6--Ben öğrendiğim her
şeyi, ama her şeyi bu yöntemle öğrendim. Kimse bana bir şey öğretmedi, her şeyi
ben kendim öğrendim. Neyse ki bana doğru kitabı öneren, doğru istikâmeti
gösteren değerli hocalarım oldu.
3.6.7--Bu konuda bir ek daha
yapmam lazım. “Bir saatte on anlıyorsam, iki saatte yirmi anlarım” gibi
denklemler matematikte yanlıştır. Matematikte uzunca bir süre hiçbir gelişme
gösterilmez, sonra aniden, birdenbire, sanki beyinde birkaç hücre canlanıp
harekete geçmiş gibi, her şey anlaşılır. Yani matematikte ilerleme çalışma
saatine göre sürekli değildir, matematikte ilerleme sıçramalarla olur.
Saatlerce, günlerce anlayışın 0 artar, ama bir anda 20 artar. Bu yüzden uzun
süre anlamadan çalışmaktan, mücadele etmekten kaçınma.
4—Yorum:
1—Matematik sonsuz öncede
vardı-kesfediliyor-Sonsuz sonrada da var olacaktır.
2—Kainat sonsuz öncede
vardı.Bulunduğumuz evren bingbang ile başladı.
Kaynak:Matematik Dünyası-2015-1-Müstakbel Matematikçiye Öğütler-Ali Nesin