Aspirin-Kanser İlişkisi:
1—Geçtiğimiz yüzyılda
araştırmacılar aspirinin vücutta prostaglandin adı verilen hormon benzeri bir
maddenin üretimini kısıtlayarak etki ettiğini bulmuşlardı. Prostaglandinler
vücutta üretildiği yere bağlı olarak ağrıyı, iltihaplanmayı, ateşi ve kan
pıhtılaşmasını tetikleyen maddelerdir.
1.1--Normal dokuya verilen
uzun süreli hasar da kalp krizi, kanser olarak geri dönebilir. Aspirin ise bu
zararın önüne geçer. Böylece aspirin sayesinde pros- taglandinler engellenerek,
uzun sürecek hasarlar ortadan kaldırılır ve her yıl binlerce kalp krizinin
önüne geçmiş oluruz.
1.2--Aspirinin etki
mekanizması prostaglandinle sınırlı kalmıyor. 2000 yılında bilim insanları
aspirinin rezolvin adı verilen ve iltihaplanmayı azaltan bir molekülün üretimini
artırdığını buldular
1.3--Araştırmacılar, kanın
pıhtılaşmasını sağlayan ve trombosit olarak adlandırılan hücrelerin tümör
yayılmasında da önemli rol oynadığını belirtiyorlar
1.4--Araştırmacılar tümör
hücrelerinin yayılımını öğrenmek için deney farelerine tümör hücreleri enjekte
ettiler ve bazılarına aspirin verdiler. Sonuç olarak aspirin verilen farelerde
trombositlerin tümör hücrelerinin etrafını sarmadığını ve tümörün sıçradığı dokuda
büyümesi için gerekli olan sinyallerin üretilmediğini saptadılar.
1.4.1--Dolayısıyla aspirin
iki yolla kanserle savaşta yardım edebilir: birincisi iltihabı önleyici
özelliğiyle kanser oluşumunun önüne geçebilir, İkincisi trombositlere etki
ederek kanserin yayılmasını önleyebilir.
1.4.2--aspirin tümör
hücrelerinin yayılmak için trombositleri kullanmasını engelliyor? Bu sorunun
cevabı prostaglandinler gibi tek bir bileşikten de öteye, genetik çalışmalara
dayanıyor.
2--Aspirinin bu etkisini
anlamak için araştırmacılar megakaryosit adı verilen ve trombositlerin köken
aldığı hücreleri incelediler. Karmaşık matematiksel ve farmakolojik
yöntemlerden sonra görüldü ki aspirin megakaryositlerdeki 60 adet gene etki
ediyor, bazılarının etkisini artırıyor, bazılarının azaltıyor ve bu, şekilde
temel etkisini gösteriyor.
2.1--Tüm bu genetik
değişimlerden sonra megakaryositlerin ürettiği trombositler bir araya gelmiyor
yani topaklanmıyor. Böylece kanser hücreleri kendilerini koruyacak pelerini
oluşturmak için trombositleri kullanamıyor, me-tastaz yapması çok daha
zorlaşıyor.
3--Araştırmacılar kanser tedavisinde aspirinin kendine yer bulabilmesi için uzun yıllar sürecek yeni araştırmalara ihtiyaç duyduklarını dile getiriyorlar.Günümüzde aspirin tedavisinin işe yarayıp yaramadığını görmek için kullanımdan birkaç hafta sonra kan testi yapılması gerekmektedir. İleride kullanıma girecek olan genetik testlerle bu etkiler tedaviden önce saptanabilir ve kalp-damar sağlığı, kanser açısından kimlere, nasıl tedavi verileceği düzenlenebilir.
4--O zamana kadar uzmanlar
kalp hastalıklar ve kolorektal kanserleri önlemek amacıyla bazı insanlara
aspirin kullanımını öneriyorlar. En fazla fayda görecek grubu ise 50-59 yaş
arasında, 10 yıl daha yaşaması beklenen, bu süre zarfında kalp krizi veya inme
geçirme riski en az %10 olan, artmış kanama riski bulunmayan ve 10 yıl boyunca
günlük düşük doz aspirin alimim yapabilecek olan insanlar olarak belirliyorlar.
60-69 yaş arasında aspirin kullanımı bireysel olarak belirleniyor ve 50 yaşından
önce veya 70 yaşından sonra aspirin kullanımının net faydasını gösteren bir
araştırma bulunmuyor.
Kaynak:CBT-Furkan Avcı