Trafik Kültürü-İngiltere-Türkiye:
1--Ben yan yollardan yaklaşan araçları görünce yavaşladığımda ehliyet kurusundaki hocam hemen “Bas gaza, ne duruyorsun.Onlar duracak, sen değil” diyordu. Biz Türkiye’de karşı tarafa hiç güvenmeyiz,
2--Çocuklara. Okul yollarına
düşen çocuklar ve veliler karantina sonrası sabahları ve akşamüstleri bir tür
festival havası yaratıyor. Cidden bu kadar durgunluktan sonra gelen bu cıvıl
cıvıl harekete ve enerjiye bayılıyorum. Servislerde değil ama sokaklarda bu
kadar çok çocuk olmasının bir açıklaması var.
2.1--İngiltere eğitim
sisteminde devlet okulları adres esasına göre öğrenci kabul ediyor. Evinize en
yakın okuldan başlayarak en uzağına kadar bir dizi tercihte bulunuyor ve sonra
merkezi yerleştirme sisteminin sonuçlanmasını bekliyorsunuz. Merkezi sistem
sizi tercihleriniz arasındaki en yakın okula, olmazsa ikinci yakın, olmazsa
üçüncü yakın okula yerleştiriyor. Tercihlerinizden hangisinde yer varsa oraya
yazılmış oluyorsunuz. Okula en yalan oturan en avantajlı.
2.2--Yani çocukların
servislerle r saatlerce süren yolculuklarla gidecekleri okullara taşınması gibi
bir durum yok. Her çocuk yürüyerek gidebiliyor okuluna.
2.3--Bu elbette başka parametreleri devreye sokuyor, iyi okulların çevresinde emlak fiyatları hemen yükseliyor. Kısaca OFSTED olarak bilinen (Office for)dili de tamamen farklı.
3--Biz selektör yaparsak, bu
“Çekilin önümden, açılın geliyorum” demektir. Burada, “Buyurun geçin, size yol
veriyorum demek”. Buna karşılık, gereksiz kibarlık, kural dışı yerde yol vermek
de hiç hoş karşılanmıyor. Zaten bu karşı tarafta anlaşılmıyor. Burada temel
kural, kurala uy yeter. Kurallar yol ver diyorsa ver, geç diyorsa geç. Kişisel
yorumlar kazaya neden olur.
4--Trafikte ilgimi çeken
diğer bir konu; mesela devamlı akan şeride eklemlenmeye çalışmak gibi bir
anlayış yok. Bir sağa, bir sola geçiş yapmıyor kimse. Sanırım basit bir kuralı
anlamışlar. Herkes olduğu şeritte kalırsa da aynı sürede varıyorsun gideceğin
yere.
4--Yayalara karşı ise
Türkiye’yle kıyaslanmayacak ölçüde bir kibarlık ve yol verme kültürü var.
Yayalar her zaman her yerde öncelikli.
5--Bisikletliler ayrı bir
konu. Bisiklet İngiliz trafik kurallarına göre yolu paylaştığınız meşru bir
taşıt. Yolunuzu tıkayan yabancı bir cisim değil. Yol hakkı anlamında bir
otomobilden farksız. Onu tehlikeli biçimde sollamaya çalışmak, yolun kenarına
itmek, sıkıştırmak yasak.
6-- Londra’da otomobil kullanan biri olarak gözlemlerim
var. Bir defa İngiliz sürücüler Türklerden daha kibar. Daha az koma, daha fazla
yol veren insan. İlk geldiğimde şaşırıyordum bu kibarlığa. Kibarlık bir kural.
Yani insanlar trafik kurallarına uyuyor aslında.
6.1--Ancak trafikte zaman
geçirdikçe sürücülerin her yerde olduğu gibi burada da canavarlaştığına tanık
oluyorum. Londra dışında çok daha kibar olunuyor. Londra’da biraz daha cangıl
havası hâkim. Londra dışında korna hiç duymadım. Londra’da komaya bayağı basılıyor.
Elbette İstanbul’daki gibi bir şey değil. Yanlış anlamayın. İstanbul’da korna
bir yaşam şekli. Burada mecbur olunca başvurulan bir şey.
7--Tali yoldan ana yola
bağlanırken bizde kafayı çıkaralım, nasılsa yol verilir inancı vardır. Burada
bunu yapana anında çarparlar.Çünkü kimse yolunda giden bir aracın önünün
kesilebileceği ihtimalini düşünmez. Ehliyet eğitiminde de bu özellikle
belirtilen bir konu. Yol sendeyse bas git. Yandan bir araba çıkacakmış gibi
tedirgin olma! Çünkü çıkmaz. Herkes kurallara uyar.
8--Ne kadar yavaş giderse
gitsin güvenli sollama imkânı yoksa arkasında bekleyeceksin. Bazen uzun
kuyruklar oluşuyor. Ama kimsenin şikâyet ettiğini duymadım. Bisikletliler de
buna güvendiklerinden bisiklet yolu olmayan yerlerde gayet özgüvenli bir
şekilde yolun neredeyse ortasından yavaş yavaş gidiyorlar. İstanbul’da aynısını
yapan bir bisikletli bir dakika içinde ezilmezse eğer mutlaka öfkeli
sürücülerin gazabına uğrar.
9--Londra trafiği en az
İstanbul trafiği kadar bunaltıcı. En az İstanbul trafiği kadar kilitleniyor.
Şehrin içinde bir yerden bir yere gitmek saatler sürebiliyor. Bunu için de
herkes toplu taşıma kullanıyor. Londra’nın İstanbul’dan farkı her gün uzak
mesafelere işe gidip gelen (“commuting” deniyor İngilizcede) insanların daha
çok treni kullanması.
9.1--Bu, genel anlamda araç
trafiğini azaltıyor. Burada bu yüzden İstanbul’daki gibi bir servis trafiği de
yok. Okullar evin yakınında, iş yeri eğer uzaktaysa da tren var. Cambridge’te
oturup, Londra’ya her gün gelip giden arkadaşlarım var. 55 dakikalık bir tren
yolculuğu demek bu. İstanbul’da bu sürede bazen sadece köprüyü geçebiliyoruz.
10--Hangi şehrin trafiği daha
kötü? Yanıtım şu: İkisinin de çok kötü. Ama bir fark var. Londra yönetimi bunu
çözmeye çalışıyor. Daha fazla toplu ulaşım, şehir merkezinde daha az araç ve
özellikle önümüzdeki beş yıl içinde şehir merkezindeki bütün araçları
elektrikliye çevirerek bunu yapmaya çalışıyor.
10.1--Londra’nın çevresindeki
Greater London denen bölgeye ulaşımı kolaylaştırıp, şehre yığılmayı önlemeye
çalışıyorlar. İşleyip işlemediği tartışılsa da bir strateji var.Bizim İstanbul
trafiği için çözüm stratejimiz nedir? Yerel yönetim bu konuda ne kadar yetkili?
Merkezin müdahalelerine rağmen neler yapılabilir.
Kaynak:Mehmet Tez-Milliyet