MAKALELER / Üniversitelerde Arge Kapasitesi Artırmak İçin Öneriler





Üniversitelerde Arge Kapasitesi Artırmak İçin Öneriler:


1--Üniversitenin temel işi araştırma olduğundan bu beklenen bir sonuçtur. Türk üniversiteleri dünya sıralamalarında yukarılara çıkmak istiyorlar ise, bunun yolu bellidir: araştırma çıktılarını yukarıya çekmek.


2--Detaylarda üniversitelerin misyon ve vizyonuna bağlı farklılıklar olmakla birlikte araştırma üniversitesi olmanın temel şartları şunlardır:


2.1--Araştırmacı: Araştırma kapasitesi yüksek öğretim üyeleri işe alınmalıdır.

Yorum-2--Bunun için davetle çalışan yada özel sektörden tercih ile davet edilen kişilerin çalışması sağlanmalı.


3--Zaman: Öğretim üyelerine araştırma yapabilmeleri için gereken zaman sağlanmalıdır.


Yorum-3.1--Araştırmacı kadronun ders verme sınırı örneğin haftada 6 saat ile sınırlanmalı.Bu kadrodaki öğretim üyelerinin mali imkanları daha yüksek olmalı.Bu kadroya yükseltme ve girebilmek için yurt dışı dergilerde belli yayın yapma zorunluluğu getirilmeli.Teknik okutman kadrosunun işi ise sadece ders vermek olmalı.Bu grup öğretim üyelerinin ise her yıl kitap yayınlatmak zorunluluğu olmalı.


4--Mali destek: Araştırma için gereken mali bütçeler sağlanmalıdır.


Yorum-4.1-savunma sanayi vs bakanlık projeleri,mezunlardan alınacak sürekli gönüllü aidatlar,yıllık bağış davetleri,döner sermaye kaynakları,Üniversitenin Tanıtım ve Mali Birimi Profesyonel Bir Birim tarafından özerk olarak oluşturulmalıdır.Para bulmayı bilen bir kişi müdür olmalı.


5--Altyapı: Araştırma için gereken fiziksel ve kurumsal ortamlar sağlanmalıdır.

 

Yorum-5.1—Öğrencilerin tüm eğitimin % 40 ını laboratuar(laboratur,atölye,çalışma yeri-atölyesi) çalışmalarında geçirmesi sağlanmalıdır.Teorik konular kısa geçilmeli,prtaik deneyimlere ağırlık verilmelidir.


6--Insan kaynağı: Araştırma için önemli olan doktora öğrencileri ve araştırma asistanlari sağlanmalıdır.


7--Kariyer yönetimi: Öğretim üyeleri için geliştirilecek değerlendirmelerde araştırma çıktıları öne çıkarılmalıdır.


Yorum-7.1-Araştırmacı Öğretim Üyelerinin her yıl belli sayıda saygın bilim dergilerinde özgün makaleleri yayınlanmak zorunluluğu getirilirken,ders veren teknik okutmanların ise her yıl en az bir kitabı ticari yayınevinden satılabilir tarzda yazarak yayınlatması zorunlu olmalı.Yükseltme makale sayısı,kitap sayısı ile doğru orantılı olmalı.Akademik yükseltme Sınavları kaldırılmalı.


8-- Türk yüksek öğreniminde devlet üniversitelerinin öğrenci payının %94 civarında olması dolayısıyla devlet üniversitelerindeki uygulamalar ülkenin araştırma politikası için çok önemlidir.


Yorum-8.1--Kamu-Özel üniversite oranı gelişmiş ülke oranlarına çekilmeli.


9--Araştırmacı: En üretken araştırmacılar en üretken araştırma üniversitelerinden çıkarlar. Araştırma çıktısını yükseltmek isteyen üniversiteler de dünyanın önde gelen araştırmacıları ile çalışarak çok iyi bir araştırma eğitimi ve disiplini almış gelecek vaad eden bu araştırmacıları kadrolarına katarlar.


10--Türk devlet üniversitesinde öğretim üyesi maaşları ilk 100e giren üniversitelerdeki maaşlarla karşılaştırıldığında çok düşük kalmaktadırlar.


Yorum-10.1--Öğretim üyelerinin saygın dergilerde yazı yazma derdi olmalı maaş derdi değil.Bu nedenle üniversiteye para bulmayı beceren bir direktör ve onun başında olduğu özerk bir mali birim olmalı.


11--2005-06 akademik yılında Türkiye’deki üniversite öğrencisi sayısı 2,342,898 iken, öğretim üyesi sayısı 32,739, öğretim görevlisi ve okutman sayısı ise 52,046 olmuştur. Bu rakamlara göre öğretim üyesi/ öğrenci oranı 0,013, akademik kadro/ öğrenci oranı ise 0,036 düşük olup,bu oranlar 0,1 seviyesine çekilmeli. Lisans programlarındaki oran (0,034) ,Avusturya, Belçika, Almanya ve Hollanda da 0,1 Norveç, ABD, Finlandiya’da 0,06’in ve diğer Avrupa ülkelerinde 0,05’dir.


12--Bir akademik makale için 1,000 saatlık bir çalışma gerekebilir. Öğretim üyelerinin zamanları 3 temel aktiviteye harcanır: araştırma, eğitim, hizmet. Eğitim ve hizmete ne kadar çok zaman harcanır ise araştırmaya o kadar az zaman kalır.


12.1--Birçok Türk üniversitesinde eğitim, öğretim üyelerinin zamanlarının çok ciddi bir bölümünü almakta ve araştırmaya zaman kalmamaktadır. Devlet üniversitelerinde standart ders yükü haftada 10 saattir. Fakat öğretim üyelerinin önemli bir kısmı düşük olan maaşlarını destekleyebilmek için veya kadro eksikliğinden dolayı ek ders yükünün altına girerler ve bu ders yükü 30 saate kadar çıkabilir. Düşük maaşları desteklemenin bir diğer yolu da öğretim üyesinin döner sermaye üzerinden (veya kendi girişimleri ile) dışarıya iş yapmasıdır.


12.2--Vakıf üniversitelerinde ders yükü Amerikan araştırma üniversitelerinde olduğu gibi haftada 6 saattir. Fakat öğretim üyelerinden eğitim beklentisi bu seviyelerde olan vakıf üniversitesi sayısı çok düşüktür. Diğerlerinde ders yükü haftada 30 saate kadar çıkabilmektedir.


Yorum-12.3—Araştırmacı kadro ile okutman-ders veren öğretim üyesi kadrosu ayrılmalı.Araştırmacı kadronun işi araştırma yapmak ve haftada en fazla 6 saat ders vermek ve araştırmasını  saygın bir dergide yayınlatmak,okutman-ders veren kadronun işi ders vermek ve her sene en az yayınlanabilir bir kitap yazmak olmalıdır.


13-Mali destek: OECD kaynaklarına göre, 2004 yılında öğrenci basına düşen ortalama yükseköğretim harcaması OECD için $14,000 iken Türkiye için $4,500 olarak gerçekleşmiştir. Araştırma için üniversite dışından fon sağlanması büyük önem kazanmaktadır.


13.1--Son yıllarda hem TÜBİTAK bütçesi katlanarak artmış, hem de Avrupa Birliği fonları sayesinde üniversitelere çok ciddi araştırma bütçeleri aktarılmaya başlanmıştır.Bu aktarmaların meyvelerini araştırma çıktılarında görmek mümkündür. Türkiye bilimsel yayın sıralamalarında 2000’de dünyada 26. iken 2007’de 19. luğa tırmanmıştır.


14--Altyapı: Araştırma için fiziksel (kütüphane, laboratuar, ve ekipman) ve kurumsal (araştırma ofisi) altyapı sağlanmalı, araştırma işbirliklerinin ve ortaklıklarının teşvik edildiği fiziksel ve sanal ortamlar yaratılmalıdır.


15-- Insan kaynağı: Araştırmanın motoru lisansüstü ve doktora öğrencileridir. Maalesef ülkemizdeki lisansüstü ve doktora öğrencisi sayısı dünyadaki araştırma üniversiteleri ile kıyaslandığında çok düşük kalmaktadır. Bunun nedenleri açıktır: 


15.1--Araştırma geleneği ve kültürü zayıf olan birçok üniversite araştırmaya yatkın lisans mezunu üretememektedir.


15.2--lisansüstü ve doktora öğrencilerine üniversitelerin ödeyebildiği ücretler en kalifiye araştırmacıları çekebilmekte yetersiz kalmaktadır.

Yorum-15.3--Bu konuda gelişmiş ülke uygulamaları ciddi olarak uygulanabilir.


16--Türk üniversitelerinden yüksek lisans ve doktora dereceli ile mezun olanların iş olanakları kısıtlı ve gelir beklentileri düşüktür.

Yorum-16.1—Devlet kamu ve özel sektör için yasal düzenlemeler ile yüksek lisans ve doktora eğitimini teşvik etmelidir.


17—En  iyi lisans mezunları en iyi lisansüstü eğitimi için yurt dışına gitmektedirler


17.1--ÖSYM sayılarına göre 1995 ile 2004 arasında  mezun olan öğrencilerin yüksek lisans öğr./topl.öğrenci sayısı oranı….0,047(bu oran gelişmiş ülkelerde 0,24-0,50 arasındadır) ,  doktora öğr./ topl.öğrenci sayısı oranı..0,010 dur.Lisansüstü öğrenci sayısı bu kadar düşük olan bir ülkenin üniversitelerinin dünyada üst sıralarda olmasını beklemek fazla iyimserlik olur.


17.2--5 yıl içinde ilk 10’daki üniversiteler dikkate alındığında, iktisat/işletme 402 yayın üretirken, mühendislik 2,723 yayın üretmiş, tıp ise 11,477 yayın üretmiştir.


17.2.1--Bu farkların iki önemli nedeni vardır: akademisyen sayısı farkı ve alanlardaki yayın sıklığı farkı. İşte bu nedenden dolayı, değişik alanlardaki yayın sayılarını basit aritmetik ile toplayarak yapılan üniversite sıralamaları sağlıklı olmamaktadır. Sağlıklı bir sıralama için sayılar alanlara göre normalize edilebilir, veya sıralamalar doğrudan alan bazında yapılabilir.  

 

17.2.2--Alanlar arasındaki ciddi farklılıkları vurgulamak için bir örnek daha vermek istiyoruz. Yayınların etkisini ölçmekte kullanılan en popüler ölçüt atıf sayısidir. Bir akademisyenin dünyada kendi alanında en çok atıf alan 250 kişi arasına girebilmesi için gereken atıf sayısı fizikte 1832 iken, klinik tıpta 1095, kimyada 648, psikolojide 393, mühendislikte 182, insani bilimlerde ise 34 olabilmektedir. Yani, makale sayıları gibi atıf sayılarını da alana göre normalize etmeden kullanan sıralama sistemleri ciddi şekilde sorunludurlar.


18--Kariyer yönetimi: Yüksek performans beklenen ortamlarda başarının ödüllendirilmesi, başarısızlığın da süreklilik kazanmaması için önlem alınması bir gelenektir. Devlette öğretim üyeleri memur statüsündedirler. Devlet personel rejimi tüm çalışanlarla performanslarına bakmaksızın iş güvencesi sunar ve performansı ödüllendirecek düzenlemeler getirmez.


Yorum-18.1—Kamuda maaşa ilave olarak performans primi olmalı.Performans primi araştırmacı kadro için saygın bilim dergilerinde çıkan makale sayısı ve yazılara yapılan atıf sayısı ile doğru orantılı olur iken,okutmanlarda(ders veren öğretim üyeleri için) her yıl yayınladığı kitap sayısı ve isimsiz yapılacak öğrenci memnuniyet anketi ile doğru orantılı olmalıdır.


19--Vakıf üniversitelerinde ise öğretim üyeleri sözleşmeli personel statüsündedirler. Kontratların süresi bir yıl ile 5 yıl arasında değişir. Bu sistemin iyi çalışabilmesi için performans değerlendirme kriterlerinin ve ödüllendirme sistemlerinin detaylandırılmış ve şeffaf olması gerekmektedir.


20--Türk üniversiteleri 1990 yılında endeksli dergilerde 1,094 makale yayınlamışlardı. Bu araştırma çıktısı, o yılki dünya araştırma çıktısının %0.16sını oluşturmakta idi ve Türkiye’yi dünyada 41. yapmaktaydı. 2005 yılında ise makale sayısı 15,666ya yükseldi.


20.1--Dünya toplamının %1.2sını oluşturan bu sayı Türkiye’yi 19.luğa yükseltti. Buradan da görüleceği gibi, 1990 ile 2005 arasında (yani sadece 15 yıl içinde) Türk üniversitelerinin araştırma çıktısında çok ciddi bir artış yaşanmış, ve Türkiye’nin dünyadaki araştırmaya katkısı Türkiye’nin dünya GSMH’na katkısına eşit bir noktaya gelmiştir.

Bu artışın kanımızca en önemli üç nedeni


1--Devletin TÜBİTAK üzerinden araştırmaya ayırdığı kaynak,


2--Doçentlik için getirilen merkezi akademik standartlar,


3--Özellikle vakıf üniversitelerinin kurulması ise hızlanan tersine beyin göçü olmuştur. Yani Türk üniversite sistemi, kaynaklar artırılsa ve performansı teşvik eden sistemler getirilirse araştırma çıktısını katlayarak artırabileceğini yakın geçmişte kanıtlamıştır.


21-- Yükseköğretim Kurulu her sene endeksli dergilerde yayınlanan makaleleri baz alarak iki sıralama yapmaktadır:toplam makale sayısına göre sıralama,öğretim üyesi başına düşen makale sayısına göre sıralama.


21.1--Toplam makale sayısına göre sıralamada iki nokta göze çarpmaktadır:


21.1.1--Sıralamadaki üniversiteler ülkedeki en büyük üniversitelerdir. Ülkede en çok akademisyen çalıştıran 10 üniversitenin 8 tanesi ilk 10a girmiştir. Çok akademisyeni olan üniversiteden çok yayın beklenir.


21.1.2--Ülkenin önde gelen iki teknik üniversitesi hariç ilk 10daki üniversitelerin hepsinde tıp fakültesi vardır. Tıp fakülteleri akademik yayın konusunda çok üretken fakültelerdir.

 

22-- Üniversitenin temel tanımlayıcı özelliği araştırma olduğuna göre sıralama sistemlerinin araştırmayı öne çıkarması kaçınılmazdır. Araştırma çıktılarını değerlendirirken en çok başvurulan ölçüt endeksli dergilerde yapılmış olan yayınlardır. 


23--Makaleleri sayarken tüm dergilerin aynı olmadığının göz önünde bulundurulması gerekir. Endeksli dergi sayısı 10,000in üzerinde olmakla birlikte, birçok alanda “en prestijli” olarak nitelendirilebilecek dergi sayısı tek haneli sayılarla ifade edilebilir. Alanın en prestijli dergisinde basılan bir makale ile hemen her yollanan makaleyi basan bir dergideki yayın hiçbir şekilde eşit muamele görmemelidir.


24--Değişik alanlarda yazılmış olan makale sayıları toplamak doğru değildir. Makale sayılarının mutlaka alan ortalamaları ile normalize edilmeleri gerekmektedir.


25--Sadece makaleleri saymak yeterli değildir. Makalelerin yanında kitaplar, kitap bölümleri, kongre sunumları, raporlar ve diğer araştırma çıktıları da önemlidir. Bazı alanlarda makaleler en makbul yayın biçimi değildir. 


26--Yayın sayılarının yanında en çok kullanılan ölçüt atıf sayılarıdır. Bu popüler ölçüt oldukça sorunludur. Bibliometri ile uğraşanların yakından bildiği bu sorunların sadece bazılarına burada yer veriyoruz:


26.1--Bir makale yanlış nedenlerle atıf alabilir—mesela kötü araştırma örneği (bir tekniğin yanlış uygulanması) olarak gösterilebilir.


26.2--Yazar gurupları, gurubun entelektüel statüsünü yükseltmek amacıyla kendi guruplarına dahil olan yazarların makalelerine daha yoğun bir şekilde atıf yapabilirler.


26.3--Literatür tarama (survey) makaleleri diğer makalelerden çok daha fazla atıf alırlar, ve yazarlar taramalardan önce yazılmış makalelere atıf yapmak yerine tarama makalesine atıf yapıp geçebilirler.


26.4--Alanlar arasında ortalama atıf sayılarında ciddi farklılıklar vardır. Bu nedenle atıf sayılarının normalize edilmesi gerekir.


26.5--Atıf pencereleri alanlar arasında farklılık gösterir. Bazı alanlarda yayın süreci yıllar aldığından ilk atıfların gelmesi de bir yıldan fazla zaman alabilir.


26.6--Atıf taramalarında kullanılan anahtar kelimeler sorun yaratabilir. Örneğin yazar tüm makalelerinde aynı ismi kullanmazsa atıfların bazıları sayılmayabilir.


26.7--Atıfı yapan yazarlar yanlış kaynağa atıf yapabilirler (mesela makale yerine bir araştırma raporuna), veya sayfa numaralarını yanlış girebilirler. Bir yanlış atıf zaman içerisinde zincirlemesine uzayıp gidebilir.


27--Yayın ve atıf sayılarının yanında, araştırma aktivitesini tam olarak ölçmek için ulusal ve uluslararası yarışmalar sonucunda jürilerce desteklenmesine karar verilmiş projeleri, ve öğretim üyelerinin almış olduğu ulusal ve uluslararası ödülleri de değerlendirmeye katmak gereklidir.


28--Araştırma çıktılarını değerlendirirken yayın ve atıfları saymak kolaydır. Fakat bu ölçütler yapılan araştırmanın sadece araştırma dünyasına etkisini ölçmektedirler. Esas ölçülmesi gereken araştırmanın topluma katkısıdır. Örneğin araştırma sonucunda alınmış olan patent ve kurulmuş olan şirket sayıları ve bu şirketlerin ciroları son derece önemli ölçütlerdir.


29--Bir üniversitenin araştırma aktivitesinin en önemlileri sonuçlarından birisi de yetiştirdiği araştırmacılar, mezun ettiği yüksek lisans ve doktora öğrencileridir. 


30--Her alanda iyi olmak çok ciddi ekonomik kaynaklar gerektirdiğinden, kaynakları kısıtlı üniversitelerimizin stratejik tercihler yaparak bazı alanlarda dünya sıralamasına girmesi daha erişilebilir bir hedeftir.


31-Almanyanın patent sayısı ,Türkiyenin 500 katı kadardır.Türkiye argeye yaptığı harcamalardan  patent alanında yeterli sonuç alamıyor.Arge bir süreç ise patent bu sürecin meyvesidir.


32-Toplam araştırmacı sayısı içinde Sanayide Çalışan Araştırmacı oranları olarak. ABD de…..4/5 i,Japonya-Almanya-Çin de….. 3/5 i sanayide çalışmakta.Türkiye ve Doğu Avrupa da araştırmacıların 2/3 ü sanayi dışında(masa başında-masa başında araştırma olur mu-patent çıkarılabilir mi)


33--Her bin kişiye düşen araştırmacı sayısı olarak:OECD Ortalaması…7,4 araştırmacı iken,Türkiye de..2,3 dür.


34-Türkiye nin Orta yüksek teknolojik ürün ihracatının,toplam ihracattaki payı  1990 yılında % 15 iken,2010 itibarıyla % 40 a yaklaşmıştır.


35--Türkiyenin Araştırma yeteneğini kazanması için öneriler


1-Yurt dışı prestijli 10-20 dergilerde yayın yapmış araştırmacı öğretim üyelerinin var olması


2-Lisansüstü öğrenci oranını üniversitelerde % 40 a çıkarması.


3-Toplam öğrenci sayısının % 10 kadar öğretim üyesine sahip üniversitelere sahip olması


4-Kamu ağırlıklı Ünivesite yapısından %50-50 kamu-özel üniversite yapısına geçmesi


5—Kamu üniversitelerinde görev yapan öğretim üyelerinin en fazla 6 saat ders veren ve yurt dışı saygın bilim dergilerinde yayın yapan sözleşmeli-yüksek ücretli araştırmacı kadro ile ağırlıklı olarak ders veren ve performans kriterlerine göre maaş+prim alan memur öğretim üyelerinden oluşması


6—Üniversitelerde araştırma Enstitülerinin Kurulması


7-Ulusal Laboratuar ve Enstitülerin Kurulması


7.1--ABD de olduğu gibi Sağlık Bakanlığına bağlı Ulusal Sağlık Merkezi,


7.2--Sağlık Bakanlığına Bağlı FDA benzeri bir kuruluş kurulması,


7.3--Sağlık Bakanlığına bağlı Ulusal Kanser Merkezi kurulması,


7.4--Savunma Bakanlığına bağlı örneğin Kara-Deniz-Hava kuvvetlerine bağlı tam teşekküllü 9 adet  araştırma laboraturaları kurulması,


7.5--Sanayi Bakanlığına bağlı Bölge Ulusal Laboratuarları kurulması,


7.6--Meclise bağlı kanun-yönetmelik ve araştırma konuları için sözleşmeli personelin çalıştırıldığı özerk meclis araştırma kurumu kurulması,


7.7--Tüm yerel yönetimlerin kanun-yönetmelik vs tek elden hazırlayan yerel yönetimler birimi kurulması,


7.8--Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı sosyolojik Araştırmalar birimi kurulması,


7.9--Milli Eğitim Bakanlığına bağlı,bakanlığın tüm problemlerinin çözümlenmeye çalışıldığı Eğitim Mühendisliği Enstitüsünün oluşturulması,


7.10--Tarım bakanlığına bağlı araştırma enstitülerinin tekrar açılması finanasmanı tarım bakanlığında kalacak şekilde ve özerk bir yönetime bağlanması,


7.11--Tarım bakanlığı politikalarını bilimsel olarak inceleyip-temel politikaları saptayacak Tarım Araştırmaları Enstitüsünün kurulması,


7.12--İçişleri bakanlığına bağlı yerel yönetimler araştırma enstitüsünün kurulması önemli olacaktır.


8—Türkiye artık bilimsel çalışmalarda katma değeri düşük teorik montajlardan ve bilimsel taşeronluktan uzaklaşıp ,katma değeri yüksek bilimsel ürünleri pazara sunacak bir yapıya geçmek zorundadır.


Kaynakça:

1-- www.cumhuriyet.com.tr-İlk 500 ve Türk Üniversiteleri-Prof.Erhan Erkut-15.11.2010-Dosyalar

2—Dünya Gazetesi-05.11.2010-S.5-Fatma Melek: Türkiye sanayide araştırma ve geliştirmenin neresinde

3-Cumhuriyet Bilim-Teknik Dergisi-CBT1233/14-05.11.2010

4—Dünya Ekonomik Forumu -www.bilgitoplumu.gov.tr

5-comScore/2009




Makalenin İzlenme Sayısı : 166

Eklenme Tarihi : 21.09.2021

Önceki sayfaya geri dön.