MAKALELER / Küresel Karbon Dengesi





1--Karbon Döngüsü- Bozulan:


1)--Karbon Envanteri: Gt:100 Giga ton karbon


A)--Karasal Karbon Evanteri


Donmuş toprak……………………………400 Gt


Toprak……………………………………2300 Gt


Bitkiler(Orman vs)………………………650 Gt


Aşırı ağaç kesimi-tarım arazisi açma eylemleri-karlı kereste dış satımı(borneo ormanları)

Ormansızlaştırma-CO2 Salınımlarının oranı……….%20


Sulak Alanlar(Bataklıklar)……………….450 Gt


Toplam…………………………………3800 Gt


**En büyük Tehlike permafrostun çözülmeye başlayan bağlı açığa çıkacak metan….1000 Gt


**Ormansızlaştırma bağlı oluşan-Amazon havzası………650 Gt


**Sulak alanl. sivrisinek mücad. kurban gitmesiyle oluş alan ….450 Gt


**Karbondioksit seviyesinin armasıyla asidikleşen okyanus suyu ve karbon envanterinde önemli yer tutan kabukluların ve denizlerin sebze hali olan mercan-resiflerin yok olması.Mercan ve resifler yok olmaya başladı.ve onlara bağlı yok olacak olan deniz yaşamı.türlerde azalma başladı.


B)—Fosil Yakıtlardan-Atmosfere………….3700 Gt


C)-Okyanus Karbon Envanteri:


Okyanus Yüzeyi………………………….....900 Gt


Okyanus Orta Derinlikler…………………37100 Gt+


Çökeltiler…………………………………....150 Gt


Deniz Canlıları……………………………........3 Gt


Toplam……………………………………38153 Gt

Deniz kabuklularının kabuk oluşturması



2--Küresel Karbon Dengesi:


Kara ekosis(toprak,batakl, meralar, tarım alan)……Emisyon(60)-Tutulum (61.4)=Fark(-1.4)


Arazi kull değişikl- Ormansızl,tarım, turizm, ..…… Emisyon(1.6)-Tutulum (5)=Fark(+3,4)


Fosil yakıt yakılması........Emisyon(90)-Tutulum (92)=Fark(- 2.0)


Çimento Üret…………… Emisyon(5.5)-Tutulum (0)=Fark(- 5.5)


Toplam…………………..Emisyon(157.1)-Tutulum (153.9)=Fark(- 3.2)   ton


3—Ülkelerin Sera Gazı Emisyonlarındaki Payı:


ABD…………..%25,2      


Çin……………%15,2


Rusya…………..%6,7


Japonya…………%5,4


Hindistan………..%4,4

                                                                           

Almanya…………%3,7

                                                                                                  

İngiltere………….%2,4

                                                            

Kanada…………...%2,3

                                                                                                        

İtalya……………...%2

                                                                                    

Fransa……………..%1,6

                                                                              

Türkiye…………….%1

4--IPCC raporları doğal dengeyi tekrar sağlamak için CO2 emisyonun acilen en az %50 veya daha yüksek oranda kısıtlanması gerektiğini ortaya koymaktadır.

5--Sera gazlarının küresel ısınmaya katkıları :

 

Karbondioksit……………%54

                                                                  

metan……………………  %18

                                                              

 

kloroflorokarbon…………%22

                                                                                               

nitrikoksit ………………..% 6          oranındadır.


6.1—Hedef  ilk yükümlülük döneminde 15 üyeli AB’nin (AB-15) hedefi, toplam sera gazı emisyonlarının 1990 yılı seviyesinin %8 altına çekilmesidir.


6.2--1990-2000 yılları arasında baz yılı hedeflerine göre AB-15’in %3.5’lik bir azalmayı yakaladığı görülmekte ve yapılan son tahminlere göre de, 2005 yılında AB’nin kendi içinde hayata geçirdiği Emisyon Ticareti Direktifi’nin etkisiyle gerek AB-15’in gerekse AB-25’in baz yılı oranlarına göre 2012 yılı azaltım hedeflerini yakalayacağı öngörülmektedir.


7—Sera Gazları-Detay Bilgi:


8--OECD 2000 Yılı CO2 Emisyonları:

ABD--5761     Avustralya-330 ,  Japonya—1119   ,  


Y.Zelanda—32  ,  Almanya--910


Danimarka—53  ,  Fransa—418  ,  Hollanda—177  , 


İngiltere—559  ,  İspanya—272//


İtalya—452  ,  Norveç—33 , Türkiye—240


9--1990 yılı ABD’nin emisyon miktarı yaklaşık 5 milyar ton iken, Türkiye’nin emisyon miktarı yalnızca 138 milyon tondur.


10--Küresel iklim değişikliğine neden olan sera gazlarının % 75’i AB, ABD, Kanada,Rusya, Japonya, Çin ve Hindistan tarafından salınmaktadır.


11--2010 yılında enerji talebinin yaklaşık %70’ini fosil yakıtlardan karşılayacak olan ülkemizin bu şartlar dahilinde emisyon miktarını 1990 yılı seviyesine düşürmesi olanaklı gözükmemektedir.25


12--1995 yılında Türkiye’de kişi başına düşen emisyon miktarı, 2.79 ton’dur. Bu miktarla ülkemiz, dünyada 80. sıra yer almıştır.


13--1997 yılında yapılan Kyoto Protokolü ile daha ileri giderek sera gazı emisyonlarını azaltmak amacıyla gelişmiş ülkeler için somut hedefler belirlenmiş, endüstrileşmiş ülkelerden, 2008–2012 yılları arasında sera gazı emisyonlarını 1990 yılı seviyelerine ortanla ortalama olarak %5,2 altına çekmesi istenmiştir.


14--Protokol’ün uygulama ilke ve yöntemlerini belirlemek için Lahey'de yapılan toplantı tam bir fiyasko ile sonuçlanmış, hiçbir karar alınamadan sona ermiştir.


15--Sera gazı salınımlarının en büyük sorumlusu olan ABD, Avustralya, Kanada ve Japonya gibi bazı ülkelerle, emisyon indirimlerini asgari seviyeye çekmenin savaşımı verilmiştir


16--Ortak çıkarlar ve küresel ısınmayı yavaşlatmak için bir arada çalışma gereği karşısında anlaşmazlıklar önemini yitirmektedir. John Holdren enerji ekonomisini; tam hızla, mercan adasına doğru giden süper bir tankere benzetmekte ve şu ifadeyi kullanmaktadır: “dümeni çevirmek için hepimiz işbirliği yapmalıyız, kim dümende diye kavga edemeyiz”.


17--Kyoto Protokolü uyarınca 30 gelişmiş ülkede sera gazı emisyonları yaklaşık olarak %4,8 azaltılacaktır. Ancak bu anlaşmanın tek başına iklim değişimi problemini çözüm getireceğine, 2012 yılına kadar geçerli olacak anlaşmayı ABD kabul etmediği için 2012 yılı sonrasında neler yaşanacağına dair bir ilerleme henüz kaydedilmemiştir.


18--Kyoto Protokolü’ne imza atan ülkeler, 2008–2012 yılları arasındaki dönem için, sera gazı salınım düzeylerini 1990 yıllarındaki seviyelerine göre en az %5 azaltma yükümlülüğünü kabul etmişlerdir. Protokol’e göre, ABD %7, AB %8 ve Japonya %6 emisyon indirimi yapmayı kabul etmiştir.


19--ABD tek başına sera gazı emisyonlarının %25’inden sorumlu olan ülke olarak dünyada 1. sırada yer almaktadır.


20--Küresel ısınmanın hafifletilmesi için, dünya genelindeki emisyon oranlarının %70 oranında azaltılması gerekmektedir. Ancak bu durum petrol ve kömür endüstrileri için büyük tehdit oluşturmaktadır. 


Bush yönetimi özellikle Exxonmobil ve Pebody Kömür şirketlerinin etkisi altındadır. Böylece Beyaz Saray’ın iklim ve enerji politikalarını  büyük petrol ve kömür şirketlerinin lobi faaliyetleri sonucu belirlenmektedir. 


Böylece fosil yakıt lobisi etkisinde olan Bush yönetimi protokolü imzalamaya yanaşmamaktadır.


21--Emisyon indirimleri yerine yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılması önerilmektedir. Bu da protokolde öngörülen indirim miktarının etkisini oldukça düşürmektedir.


22--1990 yılı rakamlarına göre, Güney Kore, Hindistan, Brezilya ve Çin gibi gelişmekte olan ülkeler, aynı yıl atmosfere bırakılan toplam 6 milyar ton karbon dioksitin yaklaşık % 36’sını paylaşmaktadırlar.


23--Dünyadaki sera gazı emisyon miktarının yaklaşık %18’ini üreten Rusya uzun tereddütler sonucunda Aralık 2005 tarihinde protokolü kabul etmiştir.


23.1--Son 30–40 yılda Rusya’da yaşanan ekonomik krizler nedeniyle pek çok fabrika kapanmak zorunda kalmıştır. Tarımsal üretim alanları da daralmıştır. Bu daralan alanların yerini ormanlar almıştır ki buda karbon emilimini arttırmıştır.


23.2-- Eski SSCB ülkeleri açısından bakıldığında 1990-1999 dönemi arasında oldukça yüksek CO2 emisyonu azaltımı gerçekleşmiştir. 


Bunun temel nedeni, bu ülke ekonomilerinde yaşanan daralma ve piyasa ekonomisine geçiş sürecinde enerji yoğunluklarının önemli ölçüde azalmış olmasıdır. 


Aynı dönemde Türkiye’nin CO2 emisyonu miktarında yaklaşık %32 artış gerçekleşmiştir.


24—İklim Değişimine  Karşı Oluşturulan Küresel İşbirliği Protokolleri:


1--Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BM İDÇS)25.2.1--21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe giren İDÇS, sera gazlarının atmosferde birikimini insanın iklim üzerindeki olumsuz etkilerini en az düzeye indirme amacını taşıyan önemli bir sözleşmedir.


2-- İDÇS yer alan Ek-I ve Ek-II ülkeleri

1--Hem Ek-I Hem De Ek-II’ De Yer Alan Ülkeler:

Almanya,ABD,Avrupa Topluluğu,Avustralya, Avusturya, Belçika,Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı,Danimarka,Finlandiya, Fransa, Hollanda,İrlanda,İspanya,İsveç,İsviçre, İtalya,İzlanda, Japonya,Lüksemburg,Kanada,Norveç,Portekiz,Türkiye***,Yeni Zelanda, Yunanistan


2---Sadece Ek-I’ De Yer Alan Ülkeler:                          Beyaz Rusya,Bulgaristan,Çekoslovakya,Estonya, Hırvatistan,Letonya,Litvanya,Macaristan, Polonya,Romanya,Rusya Federasyonu,Slovakya, Slovenya,UkraynaLichtenştayn, Monako, Çek Cumhuriyeti, Hırvatistan, Slovakya, Slovenya


3.1--**Çekoslovakya listeden çıkarılmıştır.


3.2--Rusya Kyoto Protokolü 2008 yılında yürürlüğe girdiği zaman 1990’lı yıllara göre karbon emisyon miktarını %20 oranında azaltacaktır. Kanada ve Rusya ise karbon yutaklarının (karbon emme alanları) genişliği sayesinde herhangi bir emisyon kısıtlamasına gerek kalmadan yükümlülüklerini yerine getirme imkânını elde etmişlerdir.


3.3--Türkiye, kendi talebi üzerine, Ek-II listesinden 2001 yılında Marakeş’te yapılan COP 7’de oy birliği çıkarılmış ve sözleşmede de yer alan “ortak fakat farklı sorumluluk” yaklaşımına dayanılarak Ek-I listesinde özel bir statüyle yer almaya başlamıştır.


3.4-- Ek-I’de Pazar ekonomisine geçmiş Doğu Avrupa ve Eski Sovyet ülkeleri ile  OECD üyesi ülkeler bulunurken, Ek-II’ de ise sadece OECD üyesi ülkeler yer almaktadır.


3.5-- Ek-I ülkeleri, bu sera gazı emisyonlarını azaltıcı politikalar uygulamak ve 2000 yılına kadar toplam sera gazı emisyonlarını 1990 seviyelerine çekmekle yükümlü kılınmışlardır. 


Ek-II ülkelerinin yükümlülüklerine bakıldığında ise, bu ülkeler Ek-I ülkelerinin sahip olduğu yükümlülüklere ek olarak Sözleşme’nin ekleri dışında yer alan gelişmekte olan ülkelere iklim değişikliğinin önlenmesi amacıyla bu konuyla ilgili finansal ve teknolojik destek sağlamakla yükümlü kılınmışlardır.


3.6-- Kyoto Protokolü, İDÇS’ nin devamı niteliğinde uluslararası bir çevre anlaşmasıdır. İDÇS’ye üye tüm ülkeler, Kyoto Protokolü’ne de imza atabilirken, üye olmayanlar imza atamazlar


3.7-- Protokol’ün uzun süre yürürlüğe girmemesinde, dünyadaki sera gazların çoğunu (% 25’ine yakınını) üreten ülke olan ABD ve % 3.2’ini üreten Avustralya’nın bu anlaşmayı reddetmesi büyük etkide bulunmuştur. 


Ayrıca Rusya’nın da uzun süredir Kyoto Protokolü’nü imzalamaması nedeniyle Protokol’ün işlerlik kazanması mümkün olmamıştır.


3.8--1997 yılında imzalanan  Kyoto Protokolu, ancak 16 Şubat 2005 yılında yürürlüğe girebilmiştir. Rusya’nın da katılımının ardından gelişmiş ülkeler arasında Kyoto Protokolü dışında sadece ABD ve de Avustralya kalmıştır.


3.9-- AB, 2012 sonrası dönem için ilk somut hedeflerini 10 Ocak 2007 tarihi itibariyle yayınladığı bir raporda açıklamıştır.Buna göre , AB, uluslararası toplumun da katılması halinde, sera gazı emisyonlarını 2020 yılı itibariyle 1990 seviyesinin % 30’u oranında azaltmayı önermiştir. 


Buna ilaveten küresel sera gazı emisyonlarının 2050 yılı itibariyle 1990 seviyesinin % 50 oranında, sanayileşmiş ülkelerde ise bunun % 60-80 arasında azaltılması gerektiğini belirtmiştir.

3.9.1--Bu konuda bir uzlaşma olmaması halinde ise sera gazlı salınımını en azından 1990 seviyesinin % 20 altına çekmeyi taahhüt etmektedir33.


3--Ekolojik Sonuçlar:


1--Karbondioksit miktarında meydana gelecek artış üzerine laboratuar koşullarında yapılan deneyler, buğday ve pirincin olumlu tepki verdiğini, mısırın ise tepki göstermediğini ortaya koymuştur.


2--Artan ısı sonucunda böcek sayısında da büyük artışlar meydana gelmektedir. Ormanlar, meralar böcek saldırısına uğrarken, çekirge sürüleri de hızla çoğalmaktadır.


3--BM raporları,  ısı  artışı  sonucunda  gıda  üretiminde  ciddi  düşüşler  meydana  geldiğini ifade etmektedir.


4--Küresel ısınmanın ve buzulların erimesinin okyanuslarda ısı transferine yol açarak, Kuzey Amerika ve Avrupa’yı mini bir buzul çağına taşıması olasılığının incelenmesi amacıyla, 2004 yılında Pentagon tarafından bir araştırma yaptırılmıştır.


4.1--Araştırma sonucunda, iklim değişikliğinin, gezegenimizi anarşiye sürükleyebileceğini belirten bir rapor yayınlanmıştır. Ülkelerin, giderek azalan gıda, su ve enerji kaynaklarını savunmak için her türlü yola başvurmaları muhtemeldir.


4.2--Ayrıca yeterli önlemler alınmazsa, yerküredeki doğal çevre, insan taşıma kapasitesini önemli ölçüde düşürebilecektir.


4.3--Küresel kış ihtimali ciddi olarak kabul edilebilecek bir risk olup,bu durumda enerji üretimi yoğun olarak Nükleer enerjiye doğru kayabilecektir.


5--Atmosfer ve okyanus dönüşümü arasındaki ilişki sonucu meydana gelen, El Nino(mevsim normallerinden daha sıcak dönemler) ve La Nina (mevsim normallerinden daha soğuk dönemler) olayları, tropikal ve alt tropikal bölgelerde yüzey sularının ısınmasına neden olarak 4,5 yılda bir düzenli olarak iklimi değiştirmektedir.


5.1--La Nina ve El Nino ya bağlı olarak şiddetli tropik firtına,iklim anomalileri olasılıkları yada atmosferin kendini dengelemesi çabalarındaki şiddetli artış sayısı artmakta.


6--İnsan faaliyetleri yanında, volkanik aktivitelerin meydana getirdiği büyük patlamalar da stratosfere büyük miktarda sülfür gazı bırakılmasına neden olmaktadır. Bu anlamda volkanik patlamalar atmosferin küresel ısınmaya karşı sülfür püskürtmek suretiyle kendini soğutma çabası olarak kabul edilebilir.


stratosfere karışan bu parçacıklar atmosferde birkaç yıl kalarak, güneş ışınlarını yansıtıp iklimin soğumasına neden olmaktadırlar. 


Günümüzde iklim değişimleri dünyanın belirli bir bölgesi ile sınırlı kalmayıp küresel ölçekte etkili hale gelmişti.


7--Verilere göre, 1978 yılında 8 milyon km2 olan buzul alanı, 1998’e kadar geçen 20 yıllık süreçte 6,3 milyon km2’ye düşmüştür. 1998 yılından günümüze kadar geçen süreçte ise 800 bin km2’lik bir kısım daha erimiştir.


8--Deniz seviyesinin 1 metre yükselmesiyle Uruguay'ın %0.05 i, Mısır'ın %1 i,Hollanda'nın   %6   sı   ve   Bangladeş'in   %17,5   inin   sular   altında   kalacağı   tahmin edilmektedir.


9--Deniz suyu seviyesinin 1,5 metreye ulaşması durumunda ise Bangladeş’te 17 milyon kişinin evsiz kalabileceği tahmin edilmekte, bunun sonucunda da küresel ısınmanın sosyo-ekonomik bir felaket yaratabileceğine, uzmanlar tarafından özellikle dikkat çekilmektedir.


10--1860 yılından beri görülen en sıcak 20 yılın 11’i ise 1990 yılından sonra yaşanmıştır.


10.1--1998 yılı, küresel ortalamalar açısından, aletli sıcaklık gözlemlerinin yapılmaya başladığı 1860 yılından beri yaşanan en sıcak yıl olmuştur.


10.2--2002 ise en sıcak ikinci yıldır. Son 50 yıl, buzul kayıtlarına göre, altı bin yılda gözlenen en sıcak yarım yüzyıldır.


10.3--İsviçre’de 2003 yılında son 250 yılın en sıcak Haziran ayı yaşanmıştır.


10.4--ABD’de bir yıl içinde 562 tornado meydana gelmiştir. Japonya tarihindeki en çok fırtınayı 2004 yılında yaşamıştır.


10.5--Tropikal kasırgaların süre ve yoğunluğunun son otuz yıllık dönemde yükselen sıcaklıklar nedeniyle %50 artış gösterdiğini kanıtlamıştır.


11--2005 Şubat ayında Los-Angeles’te, kar kalınlığı 60 cm’yi (two-foot) geçmiştir. Hindistan’daki Mumbai kentine günde metrekareye düşen yağış miktarı 88,8 cm’ye (37 inç) ulaşmıştır.


12--Arizona’daki sıcak hava dalgaları sonucu sıcaklıklar 49 dereceye (120 fahrenhayt) ulaşmış, süreli kuraklık nedeni ile Missouri Nehri’nin suları neredeyse tamamen çekilmiştir.


13--Bütün bu olaylar ve kasırgaların şiddetinin artması gezegendeki ısınmanın işaretleridir.


14--Uluslararası bir bilim adamları topluluğunun nehirlerde yaptığı bir araştırma sonuçlarına göre; yağış miktarında %10’luk bir düşüşle birlikte meydana gelecek 1–2 derecelik bir ısınma sonucunda, yıllık akarsu akımları % 40 – 70 oranında azalma gösterebilecektir.


14.1--Bu şekilde meydana gelebilecek bir düşüşün, suyu zaten az olan bölgelerde, toprağın sulanamaması, üretilen enerji miktarının azalması, tür çeşitliliğinin azalması, kentsel gelişim ile yaşam kalitesinin büyük ölçüde düşmesi gibi çeşitli ekonomik ve ekolojik sonuçları olacaktır


15— ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA)’nın uydu verileri değerlendirildiğinde, kıyı şeritlerinde yaşayanların % 75’i Asya kıtasında yaşamaktadır.


15.1--Environment and Urbanization Dergisi’nin bir araştırma sonucuna göre, nüfusa göre sıralandığında kıyılarda 143 milyon insanı bulunan Çin, en riskli ülke olarak gösterilmektedir.


15.2--Hindistan, Bangladeş, Vietnam, Endonezya, Japonya, Mısır ve ABD diğer riskli ülkeler arasındadır.


15.3--Coğrafi yapıya göre en riskli olanlar ise, topraklarının % 90’ı deniz seviyesinin on metre altında olan Maldivler, Marşal Adaları ve Cayman Adaları’dır.





Makalenin İzlenme Sayısı : 179

Eklenme Tarihi : 21.08.2021

Önceki sayfaya geri dön.