MAKALELER / Uzayda İnsan Fizyolojisinde Oluşan Değişimler





1--İnsan Kalbi Uzayda Oval Hale Geliyor


1--Uluslararası Uzay İstasyonu'nda görevli 12 astronotla yapılan testlerde insan kalbinin uzay şartlarına pek dayanıklı olmadığı ortaya çıktı. İstasyon'da 6 ay kalan astronotların kalplerinde yapılan incelemelerde kalplerin oval bir görüntü aldığı tespit edildi.

2--Yapılan açıklamalarda, uzayda uzun süre kalan bir insan kalbinin kas kaybı yaşadığı ve fonksiyonlarını tam gerçeklestiremediğinin saptandığı belirtildi.


3—Şimdi bilim adamları insan kalbinin uzayda daha etkili çalışması ve olası kas kaybının önlenmesi için çalışıyor. 


4--Bu olgu Uzayda kalp kasındaki kayba bağlı olarak oluşan bir durum.Ekstrem şartlarda enerji kaybını minimize etmek için bir organizma nasıl küre formuna geliyorsa,uzayda atan bir kalp de harcağı enerjiyi minimize etmek için küreye yakın oval forma gelmeye çalışmakta.Çözüm kas kaybını durduran yöntem ve araçlardan geçmekte.

Kaynakça:
www.haberuzay.com/



2--Kanserli Hüclerin Uzay Ortamında Değişimi

 

1--Danimarkalı bilim insanları kanserin yerçekimsiz ortamdaki gelişimini saptamak üzere uzaya kapsül gönderme kararı aldı.

 

1.1--Daha önceki dönemde yerçekimsiz ortamda yapılan deneylerde kanserli hücrelerin %30 daha fazla öldüğü fark edilmiş ve araştırmanın genişletilmesi yönünde kararı alınmıştı.

 

2--Geçtiğimiz günlerde tamamlanan hazırlıklar neticesinde bir kanser hastasından alınan 6 milyon kanser hücresi bir kapsülün içinde uzaya gönderildi. Yapılan açıklamalarda, hücrelerin 1 ay içinde geri getirileceği ve hücreler üzerinde 1 yıllık bir araştırma yapılacağı vurgulandı.

 

3--Daha sonraki dönemde kayda değer bir gelişme sağlanması durumunda basının bilgilendirileceği belirtildi.

 

Kaynakça: http://www.haberuzay.com/




3--Uzay Yaşamında Nörofizyolojik Değişim



1--Normalde insan beyni sağlığını koruduğu sürece deterministik kaotik diferansiyel  denklem  tarafından  idare  edilir.



1.1—Sağlık hali   bozulduğunda   bu deterministikk kaotik yapıda 1-dissipatıf süreçler 2-random süreçler,3-peryodik karakterli süreçler oluşabilir.Bu yapılar bu deterministik kaotik yapıya karışabilir.



1.2--Sonuçta  şizofreni  sadece idealde peryodik karakterli yapıyı ifade eder.eğer yapı tamamen peryodik karakaterli olsa  bu  insanın  yaşamaması  gerekirdi. 



Bu nedenle insan beyni deterministik kaosun kıyısında idare edilir anlayışı geçerlidir.ancak yaklaşım  yapabilmek  için  merkezi  sinir  sisteminin deterministik  kaotık  diferansiyel  denklemce  idare  edildiği  kabulü yapılacaktır.



1.3—Bu yapıya göre sistem çıkısı olan eeg den alınan sinyallerin zamana göre grafiğine göre , sağlık halinde kaos grafiği olacak ve bunu sağlayan matematik parametreler :


1--fraktal boyutu tam sayı olmayacak ve fraktal olup belli bir aralıkta- bulunacak/


2--lypunov ussu sıfırdan büyük olacak ve 



3--faz uzayındaki görüntüde bir çekici etrafında dairesel olmayan yörüngede gelişigüzel hareket olacakdır.



1.4--İnsan beyninde tüm bilişsel-duygusal-hissel ve biyofiziksel süreçler değişik nörotransmiter aktivasyonlarca temsil ve idare edilir.ve bu süreçler sağlık halinde idealde deterministik kaotık diferansiyel denklem kabulü altında bu süreçleri icra ederler.



2--Nörotransmiter kokteyli belli bir ruhsal ve biyofiziksel parametreye karsı gelebilir.ve bununla ilgilidir.Örneğın stresten da jık aktıvasyon/keyif ve öfori halinden 5ht aktıvasyonu/bilişsel süreçlerden ach aktıvasyonu/heyecan süreçlerinden ad aktıvasyonunu sorumlu olması gibi.


3-İnsan fizyolojisi özelde dünyadaki fiziksel ve ruhsal ortama genelde ise kainattaki ruhsal ve fiziksel yapıya uygun olarak tasarlandığı ve evrildiği kabulü altında dünaya da ve uzaydaki değişik fiziksel ve ruhsal parametrelerin "değişik beyin nörotransmıter aktivasyonları ile temsil edileceği ve 



bu  durumda dünayada-uzay yaşamında bu insan beyni nörotransmiter aktıvasyonların dünyanın-uzayın ruhsal ve fiziksel parametreleri ile değişeceği ve buna bağlı  olarak insan beynini sağlık halinde idare eden deterministik kaotık yapıya daha fazla random-dissipatıf ve peryodik süreçlerin karışabileceği düşünülebilir.


3.1--Burada amaç deneye dayalı olarak hangi uzay parametresi ile hangi  aktivasyonun temsil edilebileceğini  tahmin etmek ve bulmak olmalıdır.suda unutulmamalıdır da jık aktıvasyon belirli eşik değeri asarsa deterministik kaotık yapı bozulabilir.



4--Uzayda ağırlıksız ve yalıtılmış ortamda nörofızyolojık değişimi



4.1-uzayda baş ağrısı/kusma/bulantı/iştahsızlık durumları



4.2-yere dönünce yerinde duramama yanı ortostatık entolerans



4.3-gözde pupila çapının büyümesi



4.4-yalıtılmış oda deneylerinde kaygı ve sıkıntı



4.5-yalılıtılmış ortamda her türlü iletişimin azalması



4.1—Bütün bunlar uzayda dopaminerjık aktıvasyonun normal sınırlarının ötesinde yükseldiği ve buna bağlı olarak yere dönünce da jık aktıvasyonun hızla düştüğüve da jık aktıvasyona orantılı olarak 5ht aktıvasyonun uzayda da jık aktıvasyonu dengelemek için arttığı ancak gerçekte 



yoğun da jık aktıvasyondan dolayı bu aktıvasyonu karşılayamayacak biçimde düştüğü bu anlamda 5ht jık nöronlarda reseptör duyarlığının arttığı ve sinaptık salınımın azaldığı düşünülebilir.bu tabloya göre



4.1.1--Yoğun da jık aktıvasyondan dolayı


1-kaygı -sıkıntı 



3-duygu-düşünce-biliş bozuklukları



4-hallüsinatif  bozukluklar  5-mistik eğilimler  


6-motor hareketlenme 6.1-şizoid yapılanma 


6.2-cinsel heyecanlanımda artış. 


7-hazmın hızlanması ve mide ph ında değişim 


8-kan ph ında değişme

 


4.1.2-düşük  5ht  aktıvasyonundan  dolayı



1-uyku problemleri 



2-bazı parapsikolojık  yeteneklerde(telepati gibi) artma.



3-lsd kullanmış gibi algının şiddetinde anormal artma ve algı bozuklukları



3-Sonuçta yukarıdaki ıki yapılanmaya bağlı olarak cözüm olarak



1-doğal ve  sentetik  psikotrop  diyet/ilac  kullanımı 



2-yöntemler geliştirmek(bunlar meditasyon/ses/ışık ve duyu üzerine el cihazları)



3-Yüksek radyasyona karsı antı kanserojen beslenme tarzı oluşturulmalıdır



4--Aydınlatmada anti kanserojen ışıklar kullanılmalı.



5-Bütün bunlara bağlı olarak da jık aktıvasyon ile yerçekimi arasında bir fonksiyon düşünülürse k=g/goı g=yerçekimi ivmesi ,go1=uzayda yerçekimi ivmesi olup,uzayda k=2.3 olup muhtemelen da jik aktivasyon 2.3 kat artmakta.




4--Uzayda Geçirilen Zamanın Sağlık Üzerine Etkisi:

 

1--Uzayda uzun süre zaman geçiren astronot Scott Kelly ile Dünya’da kalan ikizi üzerinde yapılan bir araştırma, uzayda geçirilen zamanın dünyaya döndükten sonra sağlık üzerinde uzun vadeli etkisinin olmadığını ortaya koydu.

 

2--Scott Kelly ile Mark Kelly, arasında ortaya çıkan farklılıkların büyük bölümü, uzay misyonunun tamamlanmasından bir süre sonra ortadan kayboldu.

 

3--Araştırmaya göre Scott Kelly uzaydayken genetik aktivitesi, dünyadaki ikizinden değişiklik gösterdi.

 

3.1--Araştırmada bu durumdan özellikle bağışıklık sistemiyle ilgili genlerin etkilendiği bilgisine yer veriliyor.

 

3.2--Değişikliklerin tırmanma ve dalış gibi vücudu stres altına sokan aktivitelerle benzerlikler gösterdiği kaydedildi.

 

3.3--Genlerin yapısının ise değişmediği, değişen gen aktivitesinin de altı ay içinde % 90'dan fazla oranda misyon öncesi eski haline döndüğü bildirildi.

 

4--Tüm bunlarla birlikte araştırmacılar Scott Kelly'deki DNA sarmallarının ucunda bulunan ve kromozomları koruyan parçalar olan telomerlerin uzadığını tespit etti. Telomerlerin uzunluğundaki değişikliklerin yaşlanma süreciyle ve hastalıklarla bağlantısı olduğu düşünülüyor.

 

5--Burada da uzaydan döndükten bir süre sonra değişikliklerin büyük bölümü eski haline dönerken, Kelly'nin bazı telomerlerinin öncekinden daha kısa bir hale geldiği kaydedildi.

 

Kaynak: https://www.tamindir.com


5--Uzayda Yaşam-İnsan Fizyolojisinde Oluşan Değişiklikler:

 

1—İnsan derisinde Değişimler:

 

1-- Scott Kelly uzayda 340 gün yaşadıktan sonra Dünya’ya döndüğünde, derisinin yandığını hissetmeye başladı.

 

1.1--Dünya’ya döndükten sonra oturmaya, giyinmeye veya hareket etmeye çalışırken yaşıyordu. Bir yıla yakın bir süre mikro yerçekiminde yaşadıktan sonra— bedenin bu şekilde bir tepki vermesi normal.

 

1.2--Zira Kelly’nin derisi Uluslararası Uzay İstasyonunda geçirdiği süre boyunca ağırlıksızlığa ve hiçbir dokunuş hissetmemeye alışmıştı.

 

1.3--Diğer astronotlar gibi Kelly de Uluslararası Uzay İstasyonunda uçarak dolaşıyordu, ayakkabı giymiyordu ve elbisesi üzerine yapışmıyordu. Eve döndüğünde üzerine giydiği tişört, Dünya’nın yerçekimi nedeniyle aşağıya çekilip derisine baskı yapmaya başladı.

 

1.4--Bu onun için artık yabancı bir histi hatta acı verici bile olabiliyordu. Kelly bir basın konferansında “Uzaya alışmak,Dünya’ya alışmaktan daha kolaydı” dedi.

 

2--Mikro yerçekimi ortamında uzun süre yaşamanın zorluklarını bilmek, artık insanları Ay’a veya Mars’a götürmeyi hedefleyen uzay ajansları ve özel uzay şirketleri için hayati önem taşıyor. Mars’a gerçekleştirilecek bir görev yaklaşık olarak üç yıl sürecek.Bu yüzden bu yolculuğa çıkmaya niyetlenen birinin başına neler gelebileceğini bilmemiz gerekiyor.

 

2.1--Kelly kardeşleri inceleyen bilim insanlarından biri, Christopher E. Mason. Mason’ın Cornell Üniversitesinde çok iddialı bir laboratuvarı bulunuyor. Çalışmalarının odağı, “İnsan türünün Dünya’da, uzayda ve diğer gezegenlerde hayatta kalması için 500 yıllık bir plan” olarak açıklanıyor.

 

2.2--Program, astronotlara ne olduğunu incelemeye ek olarak insanların yıldızların arasında yaşaması için gerekli genetik temeli de oluşturmayı hedefliyor. Mason, gelecekte insan genomunun biyomühendislikle hemen hemen her ortamda yaşayacak şekilde değiştirilebileceğini hayal ediyor. Bunu başka türlerden alıp kendimize entegre edeceğimiz genlerle yapacağız ve evrenin en uzak köşelerine yerleşeceğiz.

 

3—Boyda ve Telomerlerde Değişim:

 

3.1--Scootun özellikleri birkaç saat veya gün içinde değişti. Örneğin, uzaydayken telomerleri uzamıştı, ancak Dünya’ya döndükten birkaç gün sonra eski boyutuna geldi.

 

3.2--Uzayda olduğu süre boyunca boyu 5 santimetre uzadı. Bunun nedeni de omurgasında basınç olmamasıydı. Dünya’ya döndükten birkaç dakika sonra eski boyuna döndü.

 

4—Metabolitlerde Değişim:

 

4.1--Metabolit (kanda iltihap olduğunu gösteren küçük moleküller) gibi diğer bulgularında çok büyük artışlar görmüştük. Uzaya gitmeden önceki seviyeye göre yüzde binler seviyesinde artmıştı. İki, üç gün sonra bunlar da normal düzeyine indi.

 

4.1--Ancak bu süre zarfında epey canı acıdı. Ayak bilekleri bir ara birer basket topu kadar şişmişti. Gerçekten ağrı verici bir süreçti.

 

5—Uzayda Yaşamaya Uyum Sağlama:

 

5.1--Uzayda Yaşamaya Uyumu Sağlamak İçin Her canlının evrimi boyunca aldığı derslerden yararlanmamız gerektiğini düşünüyorum. Çok zorlu koşullarda yaşamlarını devam ettirebilen birçok canlı bulunuyor.

 

5.2--Dünya’daki bu farklı organizmalar, yüksek düzeyde radyasyon, çok yüksek veya çok düşük sıcaklıklarla başa çıkmanın ilginç yollarını buluyorlar. Bu canlıların adaptasyon konusunda bize rehberlik edebileceğini düşünüyorum.

 

5.3--Diyelim ki bir organizma radyasyona dayanıklı bir protein üretiyor. Aynen insülin gibi, bu proteini bir ilaca dönüştürmeyi düşünebiliriz. Günümüzde bazı kanser ve antikor tedavileri bu yöntemle gerçekleştiriliyor.

 

5.4--İnsan genomundaki değişiklikler çok yavaş ve çok dikkatli yapılmalıdır. İdeal olarak birkaç nesle yaymak gerekli. Kitabımda birden fazla nesli kapsayan bir klinik deneyin henüz yapılmamış olduğuna dikkat çekiyorum.

 

5.5--Ancak, gözlemsel çalışmalar mevcut. İnsan genomunda gerçekten bir değişiklik yapacaksak, her şeyi berbat etmediğimizden emin olmak için en az üç nesle yansıyan bir çalışma gerçekleştirmemizin gerekli olduğunu düşünüyorum.

 

5.5.1--Eğer iki nesil sonra hastalık, deformasyon veya bunun gibi yan etkiler çıkmazsa, bu tedavinin daha fazla kişiye uygulanmasının güvenli olacağını düşünebilirim.

 

5.3.2--Önümüzdeki 5 ya da 10 yıl içinde böyle bir şeyin mümkün olacağını düşünmüyorum. Bununla birlikte, halihazırda hücreler üretebiliyor ve hastalara enjekte ediyor olduğumuzu da hatırlatayım.

 

6—Yerçekimin Yokluğu:

 

6.1--Düşük yerçekimi, bağışıklık ve dolaşım sisteminin kafasını karıştırıyor. Bu, ciddi bir zorluk ve bu konuda yapabileceğimiz çok da bir şey yok. Bilim kurgu filmlerinde görmeye alışık olduğumuz dönen uzay platformları ve manyetik botlar kullanabiliriz, ancak bunlar henüz ortada yok. Yani, düşük yerçekiminden kurtulmanın bir yolu bulunmuyor.

 

6.2--Kısa vadede vücudumuz tepki veriyor. Birçok astronotta kortizol yani bağışıklık sistemi üzerindeki stres seviyesinde büyük artışlar görünüyor. Uzaya çıktıkları anda bedenleri tepki vermeye başlıyor ve bu son derece rahatsız edici. İlk birkaç gün, derileri gerçekten çok hassas hale geliyor. Ancak birkaç gün içinde uyum sağlayabiliyorlar.

 

7—Uzayda Radyasyon:

 

7.1--Sağlık açısından en önemli nokta radyasyon. Sadece alçak Dünya yörüngesinde değil, Mars’a veya Ay’a gittiğinizde de radyasyona maruz kalıyorsunuz. Bu gerçekten en büyük risk ve moleküler verilerde açıkça görülüyor. İdrar ve kan örneklerinde DNA’nın zarar gördüğünü gözlemleyebiliyoruz.

 

7.2--Telomerlerin (kromozomların iki ucunda bulunan ve aşınmasını engelleyen kapak benzeri yapılar) ve DNA’nın hasar gördüğünü görüyoruz. Günde beş ya da altı kez röntgen çektirmek gibi bir etki yapıyor. Görüldüğü gibi hayatta kalıyoruz ancak günde beş röntgen çektirmek de iyi değil elbette.

 

7.3--Sonuç olarak radyasyon, NASA ve bizim ekibimizin de üzerinde en çok çalıştığı, en büyük tehlike. Bu yüzden tıbbi yöntemlerle bedenin radyasyon tamir mekanizmasını güçlendirmenin veya radyasyona adapte olmuş diğer canlılardan genler kullanmanın bir yolunu arıyoruz.

 

Kaynak:Popular Science


6--Uzaydan Dönen Astronotlar-Hastalıklarının Nedeni-Mitokondri İşlev Bozukluğu:

 

1—Uzaydan dönen astronotlarda kemik ve kas kütlesi kaybından bağışıklık fonksiyon bozukluğu ile kalp ve karaciğer sorunlarına kadar pek çok farklı sağlık sorunu gözlemleniyor.

 

2--Bugünlerde ise çok aynı disiplinlerden araştırmacıların oluşturduğu bir ekip sağlık sorunlarında kilit rol oynama ihtimali olan bir konu üzerine yoğunlaştı: mitokondri işlev bozukluğu. Yani mitokondrinin bir hastalık veya durum nedeniyle gerektiği gibi çalışmaması.

 

3--Celi dergisinde yayımlanan makalenin yazarlarından NASA’da görevli Afshin Beheshti, uzayda bulunmuş astronotların vücudunda gözlemledüderi değişiklikleri açıklayabilecek bir mekanizma olup olmadığını sorarak araştırmalarına başladıklarını belirtiyor.

 

3.1--Sorularına yanıt ararken mitokondride yolunda gitmeyen bir şeyin olduğu tekrar tekrar karşılarına çıktı. Araştırmacılar, uzaya giden 59 astronottan toplanan örneklerin yanı sıra NASA İkiz Çalışması ve hayvan çalışmalarından elde edilen bilgileri de içeren bir veri tabanı olan GeneLab platformundan gelen verileri analiz ettiler.

 

3.2--İki farklı görevde uzaya gönderilen farelerden alman farklı dokuları da karşılaştırdılar ve mitokondri işlev bozukluğunu tespit ettiler.

 

3.3--Karaciğerdeki sorunları incelediklerinde bunların da mitokondri ile ilgili yolaklardan kaynaklandığını buldular.

 

3.4--İkizler çalışmasmdan elde edilen verileri incelediklerinde, yani Uluslararası Uzay İstasyonu’nda bir yıl geçiren Scott Kelly ile Dünya'da kalan üdzi Mark Kelly’nin verilerini karşılaştırdıklarında mitokondri aktivitelerinde birçok değişiklik gördüler.

 

4--Araştırmacılar, bu değişikliklerin bir kısmının, uzayda geçirdiği bir yıl boyunca Scott'ta meydana gelen bağışıklık hücrelerinin dağılımındaki bozulmaları açıklayabileceğini söylüyorlar.

 

4.1--Ayrıca, farklı hücre tiplerindeki mitokondri aktivitesinin değiştiğini doğrulamak için fizyolojik verileri ve diğer astronotlardan toplanan kan ve idrar örneklerini de kullandılar.

 

4.2--Ekip, NASA'da bulgularını ilk kez rapor ettiklerinden beri, başka bilim insanları da mitokondrideki değişiklikler ile kardiyovaslcüler problemler ve sirlcadiyen ritmin bozulması da dâhil olmak üzere pek çok sağlık sorunu arasında bağlantılar kurmaya başladı.

 

4.3--Mitokondri ile ilgili sorunların uzay yolculuğu sırasındaki pek çok rahatsızlığın bir nedeni olduğunu düşünen bilim insanları şimdi gerekli önlemleri almak için kollan sıvadı.

 

4.4--Beheshti, çeşitli mitokondriyal bozukluklar için hâlihazırda onaylanmış birçok ilaç bulunduğunu ve bu ilaçların bazılannı uzayda hayvan ve hücre modelleriyle test edeceklerini belirtiyor.

 

5—Yorum:Hücrenin enerji santralı olan mitokondride enerji üretiminin evrimsel olarak dünyanın yerçekimine göre evrildiği düşünülürse zaman için bunun uzayda çekimsizliğe göre evrilebileceği düşünülebilir mi.

 

Kaynak:Tübitak Bilim ve Teknik Dergisi


7--Uzayda Astronotların Psikolojisini Takip Eden Robot:

 

1-- Astronotların duygularını algılayabilen bir robot, Uluslararası Uzay İstasyonu'nda (ISS) göreve başladı.

 

2--CNN International’a göre, özel kameralarla ve ses dedektörleriyle donatılmış olan akıllı robota CIMON 2 (Mobil Mürettebat Refakatçisi 2) adı verildi. Robotun baş geliştiricilerinden Matthias Biniok, projenin amacının uzayda astronotların yanında bir refakatçi bulundurmak olduğunu söyledi.

 

3--Yapay zekaya sahip olan CIMON 2’nin, daha önce 2018 yılında uzaya gönderilen CIMON robotundan elde edilen verilerle geliştirildiği belirtiliyor.

 

3.1--CIMON adlandırmasının ise, 1940’lı yıllarda yayınlanan Japon bilimkurgu çizgi roman kahramanı robot Simon’dan ilham alınmasıyla ortaya çıktığı ifade ediliyor.

 

4--ISS’deki astronotların üzgün mü, öfkeli mi, neşeli mi olduğunu anlayabilen CIMON 2’nin istasyonda 3 yıl boyunca görev yapması bekleniyor.

 

4.1--CIMON 2’nin ayrıca, gelecekte yapılması planlanan derin uzay yolculuklarında da önemli rol oynaması planlanıyor.

 

5—Öte yandan Nature Microgravity” dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre:

 

5.1--Michigan Üniversitesi’nden araştırmacıların iki hafta uzayda kalan uzay mekiği mürettebatından 12 astronot ve Uluslararası Uzay İstasyonu’nda altı ay kalan 14 astronotun MR görüntülerini inceleme altına alması ile neticelendirilen çalışmada, insan beyninin yer çekimsiz ortama adapte olma çabasında olan beyindeki gri maddenin azalması ya da çoğalması sonucu beynin yapısında değişiklikler olduğu belirlendi.

 

5.2--Beyin MR görüntüleri incelenen tüm astronotların beyninde bu yapısal değişiklikler gözlemlendi.

 

5.3--Uzay yolculuklarının süresine göre bu değişikliklerin de çeşitlilik gösterebileceğine dikkat çeken araştırmanın baş sorumlusu Rachael Seidler, "Bu, uzayda omurilik sıvısının yer değiştirmesiyle ilgili olabilir.

 

5.4--Vücuttaki sıvıyı aşağıya çekecek yer çekiminin bulunmaması, uzayda yüzün şişmesine neden oluyor. Bu da beynin pozisyonun yer değiştirmesine ya da sıkışmasına yol açıyor." dedi.

 

5.5--Seidler son olarak bu araştırma sonucunda elde edilen bulguların beyin fonksiyonlarını etkileyen diğer sağlık faktörlerindeki gelişmelerde kullanılabileceğini ifade etti.

 

6—Yorum:

 

1—İnsanların uzayda ve dünyada psikolojik durumlarını kameralarla vs algılayan ve uzayda-dünyada eğitilmiş bir robot ISS veya derin uzay seyahatlerinde astronotların psikolojisini takip ederken gereken çözümleride önererek onların seyahat boyunca ruh sağlıklarını korumaya yardım edebilir.

 

Kaynak: https://www.tamindir.com/

 


 





Makalenin İzlenme Sayısı : 184

Eklenme Tarihi : 21.08.2021

Önceki sayfaya geri dön.