Kar Yağışlarının
Değişimi-Küresel Isınma:
1--Kar, milyarlarca insana
içme suyu sağlıyor. Karın muhtemelen en önemli tarafı, aynı zamanda bir su
kaynağı olmasıdır” diyen Rutgers Üniversitesi iklim bilimcisi Dr. David
Robinson, bu konudaki olasılıkları şöyle açıklıyor: “Eğer kar yoksa, yer yüzeyi
daha fazla enerji soğurur.
1.1--Kar ise güneş ışığını
yansıtarak çevrenin serin kalmasını sağlar. Karın ilkbaharda daha erken
erimesi, çevrenin daha erken ısınmasına neden olabilir. Bu da daha sıcak bir
yaz yaşanmasına ve toprağın daha kurak kalmasına yol açabilir.”
1.2--Kar, bilim insanları
tarafından “doğal değişkenliği yüksek” bir hava olayı olarak tanımlanıyor.
Uzmanlara göre bunun nedeni, karın yalnızca belirli bir sıcaklıkta oluşabilmesi
ve kar yağış miktarlarının yıldan yıla büyük değişiklik gösterebilmesi.
2--Geçtiğimiz birkaç on yıl
içerisinde yapılan gözlemler, günümüzde daha az kar yağışının görüldüğüne
işaret ediyor. Üstelik önümüzdeki 10-20 yıl içinde Avrupa’da kar yağışlarının
daha da azalacağı öngörülüyor.
2.1--Finlandiya Meteoroloji
Enstitüsü Uydu Hizmetleri ve Araştırmaları biriminin yöneticisi Dr. Kari
Luojus, “Kar yağışlarının uzun vadede azalma eğiliminde olduğunu net bir
şekilde görebiliyoruz” diyor.
2.2--Dr. Luojus’un ekibinin
kısa bir süre önce yayımladığı bir araştırma, kuzey yarım kürenin kar durumuyla
ilgili 1979 yılından beri yapılmış en doğru çalışma olarak kabul ediliyor.
2.3--Çalışmadan elde edilen
veriler, kar (veya kar kütlesi) miktarının Avrasya’da değişmediğini ve Kuzey
Amerika’da düştüğünü, fakat kar örtüsünün özellikle ilkbahar sonlarında her iki
bölgede azalma kaydettiğini gösteriyor. Bu durum, karın her yıl biraz daha
erken kaybolabileceğine işaret ediyor.
2.4--Kar örtüsünde genel
olarak azalma yaşandığını doğrulayan Dr. Robinson, “70’li yıllardan bu yana
ilkbahardaki kar örtüsü giderek azalmıştır” diyor. Kar durumunu 30 yılı aşkın
bir süredir inceleyen iklim bilimci, kar oluşumunun mutlaka donma noktasına
yakın sıcaklıklar gerektirdiğini vurguluyor.
2.5--Dr. Robinson’a göre,
bolca kar ile karşılaşabileceğimiz -5 °C sıcaklıkla karın yağmura dönüştüğü ve
erimenin başladığı +5 °C sıcaklık(şehirlerin ısınması….) arasında büyük fark
bulunuyor.
2.6--Sıcaklığın artı
derecelere geçmesi, artık yılın daha erken bir evresinde gerçekleşiyor.
“Sıcaklık artık daha erken yükselip erime noktasını daha erken geçiyor ve bu
nokta bir kez geçildiği zaman kara artık veda edebilirsiniz.”
3--Yukarıda anlatılanlar,
kuzey yarım kürede rakımı düşük bölgeler için geçerli, yüksek bölgeler için
değil. “Rakım yükseldikçe, kar durumu da büyük farklılık gösterir.
3.1--Rakımı düşük bölgelerde
birkaç santimetre olan kar derinlikleri, daha yüksek bölgelere çıkıldıkça hızla
metrelerle ifade edilmeye başlanabilir” diyen Dr. Luojus, uyduların kalın kar
örtülerinin derinlik ölçümlerini sağlıklı bir şekilde yapamadığını ve bu
nedenle ekibinin yalnızca dağlık olmayan bölgeler hakkında verilere sahip
olduğunun altını çiziyor.
3.2--Rakımı yüksek bölgelerin
az nüfusa sahip olması nedeniyle, dağlardaki kar durumlarına ilişkin kayıtlar
yalnızca meteoroloji istasyonlarının gözlemlerine dayanıyor.
3.3--Alp ve Himalaya
Dağları’nda eriyen karlar milyarlarca insanın tatlı su ihtiyacını karşılıyor.
Dolayısıyla yamaçlardaki karların hassas bir şekilde ölçülüp gözlenmesi hem su
güvenliğinin sağlanabilmesi hem de sellerin öngörülebilmesi açılarından giderek
önem kazanıyor.
4--Dağlardaki kar durumlarına
dair ayrıntılı ölçüm ve tahminler, öngörülmesi giderek zorlaşan koşulları
yönetebilmek için verilere ihtiyaç duyan kar turizmi için de vazgeçilmez
önemde. Kayak sektörü hakkında hazırlanan bir rapordan alınan verilere göre,
Alp Dağları’nda bulunan ve dünyadaki kayakçıların %43’ünü çeken kayak tesisleri,
2014-2018 arasında kar mevsimi başladığında ortalamanın altında kar yağışı
görmüş.
4.1--Fransa’nın Grenoble
kentinde bulunan Ulusal Meteoroloji Araştırma Merkezinde (CNRM) görevli kar ve
iklim bilimci Dr. Samuel Morin, “Kar durumu, özellikle düşük veya orta rakımlı
bölgelerde belirsiz olabiliyor” diyor ve uzun vadede yükselen sıcaklıkların
özellikle o bölgeleri etkileyeceğini belirtiyor.
4.2--“Düşük rakım kavramını
tanımlamak, yerel iklime ve başka faktörlere bağlı olduğundan dolayı zordur.
Örneğin Alp Dağları’nda 1.500 m yükseklik, düşük rakım anlamına gelir. En büyük
değişimlerin ise bu kritik yükseklikte meydana gelmesini bekliyoruz.”
5--Değişen koşullara yıllardır ayak uydurmaya çalışan kayak sektörü, çözümü genelde suni kar yağdırmakta buluyor. Dr. Morin, “Suni kar kullanımının başlangıçtaki amacı, zaman zaman yaşanan az karlı kışların etkilerini azaltabilmekti. Fakat şimdi kayak tesislerinin bir rutinine dönüşmüş olan suni kar yapımı, günümüzde iklim değişimine ayak uydurmakta kullanılan standart bir çözüm haline geldi” diyor.
5.1--Örneğin, sadece
Avusturya’da bulunan tesisler, 2008 yılından bu yana suni kar yapımına yaklaşık
bir milyar euro harcadı.
5.2--Kar ve hava verileri,
ayrıca suni kar yapımı açısından da büyük önem taşıyor. Dr. Morin, “Fransa,
Avusturya, Almanya ve İsviçre’deki ortaklarıyla birlikte Meteo France
tarafından yürütülen ProSnow projesi, kayak tesislerinin suni kar kaynaklarını
gerçek zamanlı olarak yönetebilmelerini sağlayan bir yöntem sunmaktadır” diyor.
5.3--Bu proje, kar örtüsünün
zamanla nasıl değişebileceğinin simülasyonunu oluşturabilmek amacıyla, kar
durumu hakkında kayak tesislerinden alınan bilgiler, ne kadar suni kar
ürettiklerine dair veriler, hava durumu verileri ve mevsimlik hava
tahminlerinden faydalanıyor.
5.4--Dr. Morin, “Mevcut kar
miktarının yeterliliği, gereğinden fazla kar üretme riski, beklenen sıcak hava
dalgaları ve hava koşullarının kar üretimine elverişliliği gibi konularda kayak
tesislerini bilgilendirebilen bu proje, tesislerin suni kar kullanımlarına dair
birkaç haftalık plan yapabilmelerini sağlamaktadır” diyor.
5.5--Dr. Morin’in Copernicus
İlkim Değişikliği Servisi (C3S) ile birlikte yürüttüğü bir çalışma, iklim
değişiminin kayak tesislerini uzun vadede nasıl etkileyebileceğine ışık tutuyor.
5.6--Çalışma bünyesinde
ağustostan bu yana sağlanan veri setleri, Avrupa’nın tüm dağlık bölgeleri için
kar yağışı, kar derinliği, kardaki su miktarı veya yıllık suni kar üretimi gibi
neredeyse 40 değişken hakkında bilgi sağlıyor.
5.7--Çeşitli iklim
senaryolarında kar durumunun nasıl olabileceğine dair tahminler de sunan
çalışma, kıta genelinde geçmişe dair ve geleceğe yönelik kar durumu verilerini
de karşılaştırıyor. Bu çalışma kayak sektörüne özel bilgiler sağlamadığından
dolayı, kayak tesisleri buradaki bilgileri kendi verileriyle birleştirerek
kullanmak zorunda.
5.8--C3S tarafından
geliştirilen ve bu veriler temelinde aralık ayında kullanıma sunulan yeni bir
araç, turizm sektörünün kar durumlarını 1961 yılından günümüze kadar
görebilmesini ve bu yüzyılın sonuna kadar uzanan tahminlerle
karşılaştırabilmesini sağlıyor.
6--1986-2100 yılları arası Avrupa genelinde meteoroloji ve kar göstergeleri, Copernicus İklim Değişikliği Servisi, ECMWF “Kamu ve özel sektördeki turizmciler, kayak merkezleri ve teleferik operatörleri, bu uygulamanın sunduğu kapsamlı bilgiler sayesinde geçmişte yaşanan kar durumlarının etkisini daha iyi anlayabilir ve geleceğe dair olası senaryoların simülasyonlarını oluşturabilirler” diyen C3S sektörel bilgi sistemleri yöneticisi Chiara Cagnazzo, bu sayede turizmcilerin yatırımlarını daha isabetli planlayabilmelerinde ve iklim koşullarına daha iyi ayak uydurabilmelerinde destek olunduğunu belirtiyor.
7--Rutgers Üniversitesinde
David Robinson’un başkanı olduğu Global Kar Laboratuvarı, Avrasya ve Kuzey
Amerika bölgelerindeki kar örtüsünü günlük olarak izliyor ve herkes tarafından
erişilebilen haritalar oluşturuyor.
7.1--“Genel olarak kar ve
iklim uygulamaları üzerinde çalışan araştırmacıların faydalandığı hizmetimiz,
hidrologlar ve uzun vadeli mevsimlik hava tahminleri yürüten uzmanlar
tarafından da kullanılmaktadır” diyen Dr. Robinson, kar yağışlarının
azalmasının ve karların ilkbaharda daha erken erimesinin başlıca sorunlar
olduğuna dikkat çekiyor ve daha fazla ısınan güney bölgelerinin bu sorunlardan
daha fazla etkilendiklerini anlatıyor.
7.2--“Finlandiya’nın en büyük
hidroelektrik santrali şirketi, faaliyetlerini kar durumlarına göre
yürütebilmek amacıyla, Finlandiya Meteoroloji Enstitüsü tarafından sağlanan
GlobSnow verilerinden faydalanmaktadır” diyen Dr. Kari Luojus, sağlanan bazı
verilerin açık ve net olmadığına da dikkat çekiyor. Dr. Luojus şöyle devam
ediyor: “Hidroelektrik santrallerin birçoğunun Alp Dağları’nda bulunması,
zorluk yaratan bir durum; çünkü bu durum, dağlık bölgeler hakkında daha hassas
bilgi alabilmemizi zorunlu kılıyor. Mevsimlik kar yağışlarının azalması, birçok
bölgenin kuraklık çekmesine neden olur. İlkbahar aylarında kar örtüsünün
geçmişe kıyasla azaldığını net bir şekilde görebiliyoruz. Bu durum, nehir
akışlarının zamanlamasını ve dolayısıyla kullanabileceğimiz su kaynaklarını
etkilemektedir.”
8--Karın azalma eğilimini
tersine döndürmek ve özellikle ilkbahardaki erken erime sürecini önlemek çok
zor. “Yaşanan sıcaklık değişiminin tersine döndüğünü gören kimsek yok” diyen
Dr. Robinson, şunları söylüyor: “Kar görmeye devam edebilmemiz için şu an tek
çaremiz, ısınmanın azaltılmasını ve kış aylarında sıcaklıkların donma noktasına
mümkün olduğunca yakın seyretmesini ümit etmek.” Dr. Morin de bu görüşte: “Düşük
rakımlı bölgelerde daha fazla yağmur ve daha az kar görüleceği kuşkusuz.
8.1--2050 yılına
gelindiğinde, kar miktarları 2000 yılına kıyasla %10 ila %40 oranında azalmış
olabilir. Eğer yüzyılın ikinci yarısında karbon nötr olmayı başarırsak, iklimin
değişim süreci ve onunla beraber karların durumu da belki bir şekilde
kendiliğinden dengelenebilir.”
Kış sporlarına gelince: İklim
değişimi tahminlerinin suni kar yapımında faydalı olacağını düşünen Dr. Morin,
parkurlardaki faaliyetlerin daha onlarca yıl devam edebileceği görüşünde.
8.2--“İklim değişiminin kısa
ve uzun vadede kendilerini nasıl etkileyeceğini öğrenmek isteyen kayak
tesisleri, C3S’den aldığımız verilerden faydalanıyorlar ve stratejilerini ona
göre belirliyorlar.
8.3--Tesislerin bazıları sürdürülebilecek,
bazıları ise turizm ve iklim stratejilerinde değişikliğe gitmek zorunda
kalacak.” Verilerden faydalanabilen tek tarafın kayak tesisleri olmadığını
belirten Chiara Cagnazzo, “Dağ turizmini daha sürdürülebilir kılabilecek
nitelikte olan C3S verileri, bölge insanlarının ticari faaliyetlerini
gelecekteki iklim koşullarına uyarlayabilmelerinde de faydalı olabilir” diyor.
Kaynak: https://tr.euronews.com/