MAKALELER / Uzay Ufo Araç Araştırmaları-Bilimin Sınırında Uzayda Yaşam-Yorum





Bilimin Sınırında Uzayda Yaşam-Ufo Araç Araştırmaları:

 

1—Genel Bilgi:

1-- Anti-gravite denildiğinde bilim dünyasındaki genel kanı; yerçekimi alanının tıpkı elektriksel alanlar benzeri bir alan olduğu ve buna bağlı olarak yerçekimi alanının zıttı bir antiçekim alanı yaratılabileceği ve bir uzay aracının Antiçekim alanları üstünde uzaya doğru yükselebileceği varsayımıdır.

 

2—Çetin Bal:Yerçekimi benim kendi bulgularıma göre elektromanyetik enerji gücünün kendisini uzay ve zaman içinde farklı bir faz düzeyinde ifade etmesinden başka bir şey değildir.Ki bu da sezgisel açılımlar olarak bizi solucan delikleri kuramlarına ''warp hızı'' anlayışına ve hatta uzay/zaman bükülmesi tekniğinden  zamanda yolculuk teknolojisine kadar uzanan  bir kavramlar silsilesine doğru  bizi taşımaktadır.

 

3—Yorum:

 

1—Uzak Yıldızlara Yolculukların Fiziği:

 

1—Isı Problemi:

 

1.1--Fizikte temel enerji elektromanyetik enerji(EME) olarak kabul edersek,EME nin kütle boyutu foton olarak kabul edilirken,dalga boyutu olarak EME Dalgaları kabul edilmekte.

 

1.1--EME dalgalarının ışık boyutu EME içinde frekanslara göre spektrumda yerini almıştır.

 

1.2—Işığın dalga teorisi benzeri bir düşünce olarak ısı dalgaları olduğu yada Isı dalgalarının EME nin yüksek frekanslarında yada belli frekanslarda orta çıktığı düşünülebilir.

 

1.3--Güneşten gelen ısı dalgaları, EME nin ultraviyole frekanslarında taşınmakta.Dolayısyla UV frekansında EME ısı enerjisi üretmekte ve ışınımı yine EME dalgaları taşımakta.

 

1.3.1--Isının dalga teorisi onun ışık dalgaları gibi girişim yaptırmamızı mümkün kılabilir.İleri yıllarda cep tlf için geliştirilen girişim yapan cihazlar-jamerlerin aynısının ısı taşıyan dalgalar için gemi çevresinde oluşturulabilirse uzay yolculuklarında ısı ile ilgili problemler büyük ölçüde çözümlenebilir.Böyle bir jamer güneş gibi çok yüksek sıcaklıklardan ziyade uzay yolculuğu içinde karşılaşılacak sıcaklıklar için uygun olabilir.Yani milyon derecelerde bu teknoloji işleyebilir mi.

 

2—Gravitasyon Problemi:

 

2.1—Gravitasyon EME nin uzay-zaman düzleminde ortaya çıkan özel bir durumu olabilir.Yani Gravitasyonun oluşması yada etkisinin ortadan kalkması UFO çalışmaları dikkate alınırsa EME dalgalarının uzay-zaman düzleminde EME nin belli frekanslarında ortaya çıkar diye düşünülebilir mi.

 

2.1.1--Burada  gravitasyonu ortadan kaldıran şey EME nin özel şartları olabilir.Einstein tüm kuvvetleri tek bir formülasyonda toplaması düşüncesi ileride herhalde ispatlanacağı gibi teorik olarak mümkün olamayabilir.Bu nedenle Alman UFO Araştırmacısı Heim in gravitasyonla ilgili teorisi gibi teoriler en iyi teorik çözümlerin sunulmasında yardım edebilir.

 

2.2—Uzak gezegenlerde yaşam alanı oluşturulurken,yaşam alanlarında dünyadaki gibi 9.81 m/s çekiminin sağlanması için gezegende kurulan binaların temelinde buraya konulacak cihazlarla bu işin sağlanması gerekir.Bunu işi cihazların teorisinin kurulması gerekir  ve pratik alet ve ekipmanın üretilmesi ile uzayda uzayda yer çekimi probleminin çözümü büyük ölçüde sağlanabilir.

 

3—Işık Hızı Problemi:

1—Uzak gezenlerin ışık yılı mesafelerde olması ve evrenin genişlemeye devam etmesi yapılacak yolculukların ışık hızının katlarında yapılmasını gerektirir.

 

1.1--Öte yandan Işık hızının sabit kesin sınır olması  ancak özel bir durum-belli şartlarda doğru olan bir yaklaşım olabilir.Yani  genel görelilik, çok daha gelişkin bir formülün özel bir hali olabilir.

 

1.2--Zira ışık hızının üzerinde hızlarda olan parçacıkların varlığı-takyonların varlığı bilimsel olarak kanıtlanmış durumda.Eğer siz buradan bir uzay aracı ile alfa siriusa gidecekseniz ışık hızının üzerindeki hızlara-ışık hızının mach sayıları ile ifade edilen hızlara ihtiyaç olacağı açık.Bunuda bir takyon jetli motorlu-takyon üreten, uzay aracı ile gidilebilir.Bazı ufo ülke araştırmalarında takyon üreten cihazlar bulunmuş ve kullanılmış olabilir.

 

2—Solucan Delikleri:

1—Dünyadan alfa centuriye gitmek için  yıldızlarası otobanda… ışık yılı gitmek gerekeceği halde özel bir oda sistemiyle uzay-zamanda oluşturulan solucan deliği ile varılacak yere ansal olarak geçmek de mümkün olabilir.

 

4—Zaman Problemi:

 

1—Uzay-zaman ile ilgili genel görelilik teorisi,problemin çözümünde oldukça az yer tutabilir.ve genel görelilik denklemlerinin şimdiki özel halinin daha geliştirilmiş genel görelilik veya başka denklemlere ihtiyaç olduğu açık.

 

2—Zaman konusu ile yeni bir yaklaşım yaparsak ,Zamanı uzay-süre dokusunda evrende akan sanal bir nehir olarak düşünürsek,herhangibir yerde-noktada bu nehrin bir akış hızı ve aktığı süre vardır.görelilik denklemleri süreyi kısmi olarak çözmüştür.


2.1--Zaman denilen şey bu akan sanal nehirde alınan yol ise S=v.t formülüne göre akan nehrin hızı-v,süre-t ise alınan yol-ömür-S olacaktır.Işık hızında süre kısalırken alınan yol da kısalacaktır.sürenin değişimi hızın fonksiyonu iken sanal akışın hızı bulunulan uzay dokusunun fonksiyonu olabilir.


2.2--Bu yaklaşıma göre zaman ile ilgili birçok ekstrem fenomen açıklanabilir.Eğer ortamda akış hızı azalmış ise ömür kısalırken,akış hızı yüksek ise alınan yol-ömür artacaktır.


2.3--Zaman bir anlamda hayat enerjisi anlamınada gelmektedir.Gemi ışık hızına çıktığında süre artacağı için ömür de artacaktır.Dünyada 80 yıl yaşarken,gemide 150 yıl yaşanabilir.

 

5—Enerji Problemi:

 

1—Enerji her yerde var-bulunmakta.Asıl sorun Uzayı dolduran kara madde ve madde içinde bulunan enerjiye nasıl ulaşacağız.


1.1--Diğer bir deyişle bu enerjiyi nasıl sağacağız. Maddeyi ve de Kara maddeyi nasıl sağacağız.Bu konuda gelişmiş ülke laboratuarlarında araştırmalar devam etmekte.Tesla nın çalışmaları bu enerjinin maddeden sağılması yöntemlerinden biri olabilir.

 

1.1—Uzay yolculukları ve koloni hayatında paket nükleer-toryumlu mini santraller ile fotovoltaik enerji kullanılabilecek diğer enerjiler arasında olacaktır.

 

6—Yaşam Alanı Problemi:

1—Ana gemilerin ve kolonideki binaların içinde aynı mekanı hem mutfak,hem oturma odası,hem banyo olarak kullanabilmek için burada çok fonksiyonlu mobilyalar kullanılması gerekir.ve aynı zamanda bu malzemelerin geri dönüşebilir-hafif ve sonsuz ömürlü olması gerekir.Öte yandan mahalde bulunan Duvar-kapı vs ışıktan da yapılabilir.Işıktan kapı,ışık duvar vs.


1.1—Gerek ana gemi gerek kolonide Aydınlatma sistemi dünyadaki doğal sistemin aynısı sağlayan bir sistem olmalıdır.


1.1.1--Bunuda sağlayacak olan renkli ledler ile 24 saatlik gece-gündüz döngüsünün saat saat değişken renkli ledler ile sağlanması olabilir. olacaktır.Kısaca gün içinde değişen gün ışığının aynısı-gece-gündüz ritmi bulunulan uzay ortamında aynen sağlanmalıdır.


2—Ana gemi ve kolonide beslenme sorununu çözmek için kendi içinde biyo döngüsü kurulmuş biyosferlere ihtiyaç var.


2.1—İnsan beslenmesi için lifli besinlere ihtiyaç var.Kalın bağırsak yenilen gıda ile beslenmekte-kan ile değil.Bu nedenle bağırsakları dolduran besinlere ihtiyaç var.İnsana anatomisinin bütünlüğü korunarak medeniyet geliştirilebilir.Yok bağırsaklar yok olacak-kafa büyüyecek süper hapları yutalım denilen şeyler gerçek dışıdır.


2.1.1--Beslenmede ,Bu işin çözümü haplara olamaz.Bu nedenle uzaydaki koloni hayatı içinde yaşayacak insanların beslenmesi için yüksek besin değerine sahip GDO dışı yöntemlerle ıslah metotlarıyla üretilmiş bitkilere ihtiyaç var.


2.1.2--Bu bitkiler ana gemi ve kolonide kurulacak biyosferlerde aguaponik-suda yetiştirme ile üretilebilir. Biyosferin atıkları ve ihtiyaç duyduğu her şey çevrimiçidir.

 

2.1.2--Bu bitkiler için ihtiyaç duyulan su ve karbondioksidi,biyosferin elektrik ihtiyacını sağlayan metanol kullanan yakıt pilleri sağlayabilir.ve bitkiler suda tam otomasyonla aquaponik olarak yetiştirilebilir.

 

2.2—Et üretimi ve hazır yemekler için3D baski cihazları teknolojisi kullanılabilir.

 

7—Sosyal Sitem:

 

1—Yönetim modelinde olarak yürütme-yargı-ordunun olduğu,senato için internetten oy kullanan yurttaşların olduğu,tam demokrasinin sağlandığı-yönetilenin her an yönetime ve sürece katıldığı,başkanın kendine çıkar sağlamayan bilgisayar olduğu-senatoya bağlı bilgeler kurulunun genel düzenlemeleri yaptığı-başkanı kontrol ettiği bir yönetim modeli olabilir.

 

2—Din ve Dinsizlik insan toplumları var oldukça,var olacak bir olgu.Uzayda koloni hayatına geçildikçe kolonide de insanlar dünyadaki gibi ibadetlerine devam edebilecekler.Süreç dinleri ciddi olarak yorumlamaya-sadeleşmeye ve derinleşmeye götürecek ve buna uygun ibadetler geliştirmeye yönlendirecektir.

 

2.1—Bazı Soruların Muhtemel cevapları:


1—Tanrı uzaylımıdır.Tanrı düşündüğünüz her şeyin dışında olan,uzaylıları da yaratmış olan varlıktır.


2—Ahiret varmıdır.Ahiret madde ve kara madde dışı olan,her canlının tadacağı ölümden sonra ruhunun bulunduğu yerdir.Bu anlamda uzayda bir çok uzaylı olabilir ve bunlar 1000 yıl yaşasa da öldükten sonra ahirete gideceklerdir.Vicdanlarına göre hesap vereceklerdir.


3—Musaya dağda gelen vahiy uzaylılardan mı geldi.Peygamberlere gelen vahiy uzaylılardan değil yaradandan gelir.Yaratıcı kudret yarattığı varlıklara kendisini bildirmeyi murat ettiğinde ahlakı en yüksek bir elçiye vahiy gelir.


4—İnsanın dünyada var oluşunun kaynağı başka bir gezegenden dünyaya yapılan tohumlama mıdır yoksa hak dinlerin belirttiği şekilde adem peygamberin cenetten kovulup dünyaya gelmesimidir.

 

4.1--İnsan ırkının evrimle ilk canlıdan bugünkü insan haline gelmesi bir dıştan sürekli kontrol olmadan tesadüflerle gelişmesi çok zorlamalı bir yaklaşım olacaktır.

 

4.2--Aynı gezegendeki türlerin benzerliğini evrime yorumlamak yada yorumlamamak mümkündür.

 

4.3--Uzak bir yıldızdan dünyaya tohumlama yapılması biraz fantezi düzeyinde bir yaklaşımdır.

 

4.4--Öte yandan adem ile havanın cennete kovulup dünyaya gelmesi yaradanın ol demesiyle mümkündür. Hak dine inananlar bunun böyle olduğuna inanırlar.İlk insan-adem peygamber-homo sapiens değil cenneten kovulduktan sonra afrikada dünyaya inmiş ve torunları afrikadan ortadaoğu ve dünyaya yayılmışlardır.

 

4.5--Ahiret-cennet-cehennem madde-kara madde evreni ile aynı mekanı paylaşan biri somut madde-diğer somut olmayan iki evren olabilir.Somut olmayan ancak kesinlikle var olan,ölümle geçilebilen bu evrende ruhlar yaşarken,yaratanın bulunduğu makam tüm bunlarında ötesindedir.Yani kainatın sınırında değil.Yaradan kainatın ötesinde varlığını kurmuştur.Bu ise madde-kara maddededen oluşan uzay ve ahretin dışında olan bir yer olabilir.

 

3—Evlilik Müessesi:İnsan yavrusunun ruh sağlığı için evliliğe ihtiyaç var.İnsan topluluğu topluluk evriminde tek eşe doğru evrildi.Sapmalar her zaman olacaktır ve bunlar  akışa karşı oluşan dirençler olarak yorumlanabilir.

 

3.1--Uzayda kadınlara geleneklerine bağlı veya zamana uygun olarak giyinerek tam olarak kadın-erkek birlikteliğinin sağlandığı bir yapıya gidebilir.Zira kadının toplum içinde yer alma oranı topluluğun gelişiminin motorlarından birdir.

 

3.2--Bu nedenle kadınların toplum içinde yer alması,ancak erkeklerinde kendi ailesi dışında her kadını kendi kardeşi olarak görmesi-bu anlayışla mümkün olabilir.

 

3.3--Erkeklerin olmadığı,kadın toplumları ,eğer insan topluluğu olacaksa gerçek dışı bir yaklaşım olarak yorumlanabilir.

 

4—Ordu ve barış her zaman olacaktır.

 

4.1—Uzayda Savaş siber savaşa dönecek-aynı zamanda konvasiyonel silahlarda her zaman olacaktır.

 

4.2--Barış sağlık hali gibidir.Denge bozulduğunda savaş hali oluşur.Bu nedenle topluluğun-ülkelerin  soyo ekonomik sağlığını koruyacak teknikler ön plana çıkarken ordunun caydırıcı gücü ise hep arka planda kalacaktır.

 

4.3--İnsan özgün doğası savaş üzerine değildir.İnsanın doğası temel ihtiyaçların karşılanabildiği sağlıklı yaşam kurulması üzerinedir.

 

4—İş Dünyası ve Ekonomik Sistem:

 

4.1—Uzayda yaşam alanları kurulduktan sonra Ekonomi var olacak mı.İnsan medeniyeti için mal ve hizmet üretilmesi ve bu ifade  geniş anlamda kullanılırsa ülkeler tarafından mal ve hizmet üretiminin sürdürülmesi gerekir.

 

4.2--Ülke varsa mal ve hizmet varsa ülke ekonomileri ve global ekonomi var olacaktır.Global ekonominin para biriminin arkasında kuvvetli gezegensel emtia-altın vs -bir hazinenin desteklediği bir taban olmalı,ayrıca uzak gezegenlerde dünyadaki gibi yine  özel-kamu dengesi farklı olan karma ekonomiler-global motor ülkeler ve diğer ülkeler olmalıdır.

 

4.3—Sağlıklı ekonomide büyüme kavramının temeli sürdülülebilirliğe ve sinozidal fonksiyona dayanmalıdır.Yani sürdürülebilir ve büyümeye dayalı olmayan eknomiler olmamalı ve ekonomik büyüme sürekli artan fonksiyon değil tıpkı kalp atşı vs gibi sinüzoidal dalganın gelişmiş hali olan kaotik fonksiyona sahip olmalıdır.Kısaca büyümenin canlı olması için kaotik ve sürdürlebilir kaynaklara dayalı olması gerekir.

 

------------------------------------------------------------------

 

2—Ülkelerin Tarihsel Süreç İçinde Ufo Araç Araştırmaları:

Not:Kaynakçadan yapılan alıntılar:

 

2.1—Japonyada Yapılan Araştırmalar:

 

1--Prof. Seiki ve şöyle devam ediyor, << bizim teknolojimiz sadece alışılmış olduğu üzere elektronik değil, fakat tachyonik’tir    de.

 

1.1--Seiki , elektronik bileşenlerle, Ferit –mıknatıslarla ve Baryum- Stronsiyum-Titanat’ lar ile ve ilk kez kısa bir zaman önce  Fairchild adlı Amerikan firması tarafından geliştirilmiş olan modern yarı iletken  bobinler ile çalışıyor.

 

2-- NMR fenomeni ( manyetik çekirdek rezonansı ) belirli rezonan frekansları vasıtasıyla, Prof. Seiki tarafından kullanılan materyaller, ona bir ‘Negatif Rezonans –Osilatörü’ nün yapımını, sadece elektrik enerjisi  ile sessiz olarak yerden havalanma durumunda olan bir modeli gerçekleştirmesini sağladı.

 

3--Ve artık yeraltında inşa edilecek ve gravitasyon kontrolünde sonuca gidici bir adım olarak işlev görecek olan, bir üç-fazlı-jeneratör düzeni'nin hazırlanması düşünülebilmektedir. 111 kHz.lik frekanslardaki başarılı çalışmalara son verilmiş ve bu konudaki dokümantasyon Japonca olarak yayımlanmıştır.

 

4--Prof. Seiki şöyle demektedir:«Artık gravitasyon kontrolü imkanı konusuna eğilen ve bunu kabul eden bilim adamlarının sayıları çok az değildir.»

 

4.1-- "Rölativite Ötesinin Prensipleri" (Die Prinsipi-en der Ultra Relativitat) adlı, 1972'de yayımlanmış olan ve tüm dünyada bilimsel olarak yetişmiş UFO araştırıcıları tarafından büyük bir dikkatle incelenen, çığır açan kitabın yazarı, Profesör Shinicki Seiki, kendi özel Gravitasyon Araştırmaları Laboratuvarında, resmi talep olmaksızın yaklaşık 900 kişilik yerli halkın desteği ile 'çekimin ilgası'nda şevkle çalışır.

 

4.2--Prof. Feinberg'in bir teorisine göre, ışık hızının üzerinde giden partiküllerin varlığı üzerinedir.

 

5--Dr. Uchida şöyle demektedir: «Ben bu araştırmayı ilk olarak Bay F. Fujivvara'dan devraldım ve daha sonra başka deneyler de yaptım ve değişken akım frekansının kullanımı altında, iyon rüzgarı vasıtasıyla, sadece ilişkilendirilmiş kondansatörlerden oluşturabilecek çok yüksek kuvvette bir hareket ettirici güç olduğunu ortaya çıkardım...»

 

6--Uçan dairelerin elektro­manyetik dalgaların enerjisi ile sevkediliyor olmaları tamamiyle mümkündür

 


7--Bir Uzay gemisinin, elektrostatik bir karşıt-çekim enerji kaynağı ile sevkedilmesi hiç de bilim-kurgu alanına ait bir düşünce değildir. Amerika'daki en azından 15 elektronik ve uzay gemisi yapım şirketinin yanısıra, Sovyetler ile diğer ülkelerdeki laboratuvarlar, faal olarak, ancak belki de gizliden gizliye, bu konuda araştırmalar yürütmekte ve ümit verici sonuçlar almaktadırlar.

 

 

8--Araştırmalarını Amerikalılar'ın bu konudaki faaliyetlerine göre düzenlemiş ve bunu geliştirmiş olan bir diğer bilim adamı da Tokyo' dan Dr. Hideo Uchida'dır. Dr.Uchida elektriksel alanın indüksiyon etkileri üzerinde çalışmaktadır. ve bunu E.F.I.E. (electric field  induction effect) kısaltmasıyla tanımlamıştır.

 

9-- Uçan dairelerin elektromanyetik dalgaların enerjisi ile sevkediliyor olmaları tamamiyle mümkündür, ki bu prensip üzerine inşa edilmek suretiyle sadece uçan daire şeklinde araçlar değil, fakat dünyamızda son derece sayıda gözlemlenmiş dünya- dışı kökenli ve hatırı sayılır bir heyacana neden olan tartışmalı UFOlar’ın sahip olduklarından daha değişik formlarda uçan araçlarda geliştirilebilir. Seiki'nin kitabı "Rölativite Ötesi" (Ultra Relativity) adından da anlaşılacağı üz re, Einstein'ın Rölativite Teorisi'ni aşıyor ve onu daha geniş açılara ulaştırıyor.

 

10—Uzay Ajansı bulunan Hindistan Hükümeti de, karşıt-çekim taşımacılığı sorununun çözümüne en değerli teorik ve pratik katkıda bulunacak çalışmaya oldukça yüklü bir ödül vereceğine dair açıklama yapmıştır. 

 

2—ABD de Yapılan Araştırmalar:

1--Elektro-Gravitik Bilimi ve Öncü Çalışmalar Bir    uzay gemisinin, elektrostatik bir karşıt -çekim enerji kaynağı ile sevkedilmesi hiçde bilim-kurgu alanına ait bir düşünce değildir.

 

2-- Anlaşıldığına göre,bu çalışmalar  40 yıldan daha eski olup, bu projelerde , çelik ve baryum gibi ağır metallerin dahi  bu çalışmaların sonucunda ağırlıksız duruma getirilebileceği ortaya konulmuştur. Bu, gelecek için vaat dolu bir ihtimal olabilir.

 

2.1--Ağır metallerin ağırlığının elektrostatik bir alan içerisinde ortadan kaldırılması halinde, uzay gemilerinin gövdelerinin yapımında,  pahalı olan ve nadir bulunan, son derece hafif metaller   ile alaşımların kullanılması da  gerekmeyebilir.

 

2.2--Amerikalı gazeteciye göre , bazı metallerin ağırlığı, deney metallerini ‘enerjik duruma getirme’  işlemi ile, yüzde otuz oranında azaltılmıştır..  ‘Gravitik izotoplar’ denilen bazı materyallerin, öteki deneysel materyallere oranla, ağırlıksız bir duruma  daha kolaylıkla getirilebildikleri saptanmıştır

 

3--Amerikalı bilim adamları, 60 cm. çapındaki, disk biçimindeki araçları, sınırlı bir yörünge üzerinde, saniyede 6 metrelik bir hızla deneysel uçuşlara tabi tutmuşlardır.Bu deneyler sırasında,  gerçekte iki levhadan meydana gelmiş-- elektriki bir kondansatörden oluşan diski, 50 kilovolt’luk bir elektriki güç ve tam 50 watt’ lık sabit bir güç girişi ile yüklemişlerdir.90 cm. çapında olan  ve 150 kilovolt ile yüklenen daha büyük diskler ise öylesine hızlı ve etkileyici bir yörünge uçuşu yapmışlardır

 

3.1--Hatta, bu diskler bir vakum içerisinde hareket ettirildiklerinde daha da etkileyici sonuçlar alınmıştır.Bu sonuçlar, UFOlar’ ın, havasız uzayda atmosferimizdekine nazaran daha da hızlı seyredebilecekleri hususuna işaret ediyor olabilir.

4--Şimdiye kadar tüm elektrostatik karşıt-çekim araştırmalarından alınan en önemli sonuç, bu çalışmalardaki temel faktörün, sözkonusu diskin iki levhalı bir elektriki kondansatör şeklinde inşa edilmesi zorunluluğu olduğuna ilişkindir.

 

5--UFOloglar bazı UFO fotoğraflarında (örneğin; Adamski'nin çektiği), aracın altında görülen üç metalik kürenin gerçekte elektriki kondansatörler olduklarını ve bunların, disk biçimindeki bu Öncü-UFO'nun bir süre için sevkedilmesini sağlayacak şekilde Ana gemi'den elektrostatik enerjiyle yüklendiklerini açıklamaktadırlar.

 

6--Amerika'daki Elektronatom Şirketi, deneysel olarak, 'lonocrat' adını verdikleri, disk biçiminde küçük bir araç geliştirdiklerini açıklamıştır. Bu aracın,gerçek büyüklüğünde inşa edildiği zaman- saatte yüzlerce kilometrelik bir hızla, 100 km.lik bir yükseklikte uçabileceği söylenmektedir.

 

7--Her ne kadar gezegenlerarası uzay araçlarının kapasitelerine ulaşmasa da, böyle bir araç yine de önemli bir adımı oluşturacaktır. Şurası da muhakkaktır ki, Dünya bilim adamları, çekimi, önümüzdeki yıllarda tam bir kontrol altına alabileceklerdir.

 

8--Lonocrat, yüksek voltajlı bir potansiyelin ürettiği iyon emisyonları vasıtasıyla sevkedilmektedir. Uçan bir aracın içine ya da yüksek irtifalarda bulunan (balon gibi) bir objeye yerleştirilen ve antenlere bağlanan 2 adet yüksek voltajlı üretecin, örneğin 100 km.lik bir yükseklikte yer alması halinde, lonocrat'a, sevkedici enerjisini sağlayan bir elektriki potansiyel aktarılabilir, lonocrat, TV ve radyo yayınlarının, şimdi uydular aracılığıyla nasıl gerçekleştiriliyorsa, aynen o şekilde uzaktaki ülkelere aktarılmasında bir röle istasyonu görevini görebilir.

 

8.1--Cihazların rezonans yolu ile birbirine enerji aktarılması olayı deneysel-teorik-vede cihaz olarak gerçekleştirilmiş durumda.

 

9--Şimdiye kadar elektrostatik karşıt- çekim araştırmalarından alınan en önemli sonuç, diskin iki levhalı bir elektriki kondansatör şeklinde inşa edilmesi zorunluluğu olduğuna ilişkindir.Bazı UFO fotoğraflarında (Örneğin, Adamski'nin çektiği), aracın altında görülen üç metalik kürenin gerçekte elektriki kondansatörler olduklarını ve bunların, disk biçimindeki bu Öncü-UFOnun bir süre için sevkedilmesini sağlayacak şekilde Ana gemi’den elektrostatik enerjiyle yüklendiklerini açıklamaktadırlar.

 

10--Bir Amerikan firması bir zamanlar yüksek voltajlı bir potansiyelin ürettiği iyon emisyonları vasıtasıyla disk biçimli  bir aracı sevk ettiklerini açıklamıştı.

 

3—Sovyetler Birliğinde Yapılan Araştırmalar:

 

1--Sovyetler’deki çalışmalara gelince, İsveçli gazeteci  Eugen Semitjov, Stockholm’ da yayımlanan Aftonbladet gazetesinde çıkan bir yazısında, Sovyet Bilimler Akademisi’nce uzay gemileri için geliştirilen, ‘Mekanik Akselatör’ adındaki deneysel bir sevk etme yönteminden söz etmektedir.

 

1.1--Mekanik akselatör, merkezkaç ile gravitasyon güçlerini birleştirmektedir. Deneylerde kullanılan ‘döner küre’ nin her empülsden sonra, iki misline çıkan bir enerji hızına ulaştığı belirtilmektedir.

 

2.2--Sovyet bilim adamları, 20 empülsden sonra ‘küre’ ye ivme kazandırmak için gerekli olan orijinal enerjiden daha fazla enerjinin tezahür ettiğine tanık olmuşlardır. Bu deney muhtemelen denlemin karakterinden kaynaklanmaktadır. Bu yöntemle çalışan bir aracın büyük ağırlıkları havalandırması ve kendi gravitasyon alanını etkisiz kılması mümkün olabilecektir.

 

2.3--Ayrıca  aynı araç, havada  öylece asılı kalabilecek  ve belki  de ışık hızının ötesindeki inanılmaz hızlarda seyredebilecektir.

 

 

4—Almanyada Yapılan Araştırmaları:

 

1—2.Dünya savaşı yıllarında Almanlar tarafından yapıldığı iddia edilen‘‘Vril-Odin’’ Gezegenlerarası Uzay Gemisinin Teknik Özellikleri:

Çapı: 45 m.--Yüksekliği: 22,50 m.--İtiş şekli: Thule Takyonator-- Hız: Mx. Işık hızında=Tak.300000 km/sn. (Normal kozmik anti gravitasyon uzay uçuşunda)--3x Işık hızı=Tak.900000 km/sn= uzayüstü boyut kanalı uçuşunda kullanılıyor--Mürettebat: 28 kişi (14 Erkek +14 Kadın)

 

2—Alman Profesör Heim, Einstein'ın yaşamı boyunca bir türlü oluşturamadığı bir 'madde ve gravitasyon'un birleşik kuantum alan teorisi'ne varmıştır-oluşturmuş olabilir.

 

2.1--Bu alan, şu hususları içermektedir:

1--Bir 'çekim girdabı' fenomeninin mevcudiyeti.

2--Heim'ın 'Kontrabarik Etki' dediği olguya dayalı olan 'etkili ivme alanları' vasıtasıyla bir 'sevk metodu'.

3--'Çekim dalgaları'nın neşredilmesi, ki bunun sonucunda elektromanyetik ve elektrik alanlar indüklenmektedir.

4-- Elektromanyetik enerjileri gravitasyon güç alanları'na dönüştürecek olan aracın, geniş yüzeyli olması,.gerekir (örneğin, 'disk' biçimi gibi).

 

5--Heim'ın araştırmasını yakından inceleme olanağı bulmuş olan bir Alman fizikçisi, şunları söylemektedir:

«Heim'ın formülü, elementer partikülerin kütlesi ve rezonansları'nın yanı sıra, değerleri kesin olarak belirtilen yaşam süreleri için de tek tutarlı formüldür.. Heim'ın teorisi, elektromanyetik ve çekim alanları arasındaki karşılıklı faaliyetle ilgili yeni sonuçların laboratuvarda denenmesini mümkün kılmaktadır. 'Kontrabarik Etki' çekim dalgalarının üretimini imkan dahiline sokmaktadır.»

 

5—Fransada Yapılan Araştırmalar:

 

1--Paris'teki Pasteur Enstitüsü Profesörlerinden Prudhomme, ultrason kuvveti ile mantar bilyalarının ağırlığını yok ederek, onları havaya kaldırabilmektedir.

 

2--1958 yılında Amerikalı fizikçi Hooper, bu konuda denemeler yapmış, bir manyetik alan içinde bir ferrit halkayı dakikada 15.000 devirlik bir hızla döndürmek suretiyle ağırlığından kurtarmış ve yerden havaya kaldırmıştır.Düşük hızlrda etkisi hissedilemediği için formüllere girmeyen ,Yüksek hızlarda ortaya çıkan jiroskopik kuvvet bu işin püf noktası olabilir.

 

6—Polonyada Yapılan Araştırmalar:

 

1-- Polonya'da bir laboratuvarda Dr. Kowski ve mühendis Frost, çekimin yok edilişini uygulama ile gösterdiler. Sabit dalgaboylarının, bir kuvars-rezanatörün-(cisimlerin rezonansa girmesi bu işin püf noktası)-- üzerine uygulanmasıyla 25 kg.lık bir ağırlığın levitasyonunu-havaya kaldırılışını  gerçekleştirdiler.

 

2--Net görünümlü bir kuvars kristali bulanmış ve boyutları genişlemiştir. Bu kristal artık bir daha netleşmediği gibi, genişlemiş halini de korumuştur.

 

3--Anlaşıldığına göre; elektronlar, molekül sargısından dışarı çıkıp geri dönmemişler ve böylece kristalin bütün yapısı da değişmiştir.

 

4--Net görünümdeki kuvars kristalin saydamlığını kaybetmesi, kristalin genişlemesi ile açıklanmıştır. 5,2 mm. uzunluğunda ve 1,5 mm. genişliğinde olan bu kuvars kristal, 10 cm.ye kadar genişlemesine karşın ilk şeklini aynen korumuştur.

 

6—İngiltereda Yapılan Araştırmalar:

 

1--İngiltere'de, John R.R. Searl adındaki bir kişi, bir karşıt-çekim aracı geliştirdiğini ileri sürmektedir. Kendisi, şimdi de bu bulgusunu, uçan daire biçimindeki ticari bir hava aracına dönüştürme atılımı içindedir.

 

2-- Bu aracın işleyiş prensibi şöyledir:

 

2.1--Metal bir halkayı yeterli bir hızda döndürdüğümüz zaman, kontrüksiyon elektronları merkezkaç kuvveti vasıtasıyla dışarıya doğru itilerek, halkanın dış çevresinde son derece yoğun bir negatif şarj ve iç kısmında da pozitif bir şarj oluşturmaktadır.

 

2.2--Bu şekilde elde edilen 'dönen elektrik alanı', halkanın çevresinde yer alan endüksiyon bobinleri vasıtasıyla "dışarıya akıtılabilecek', halkayı sevketmek üzere halkanın çevresindeki bir elektrik motoru düzenlemesine yerleştirilen elektromıknatıslar için akım sağlar.

 

2.3--Böylece, son derece yoğun elektrik ve manyetik alanlara yol açan bir 'feedback' etkisi oluşturur. Elektriki potansiyel 1044 Volt civarına ulaştığında, bu, halkanın çevresindeki bir metal gövdeye iletilir ve hem çekim'e, hem de atalet'e karşı bir tecrit elde edilmiş olur.

 

2.4--Rotor'un biçiminden ve gövde üzerindeki şarjı maksimuma ulaştırma gerekliliğinden ötürü, gövdeye verilebilecek en iyi biçim, çok keskin bir kenar oluşturacak tarzda üstüste kapatılmış olan iki tabak gibidir. Yön verici kontrol, güç alanında asimetri oluşturmak üzere uçuş bobinleri kullanılarak sağlanır.

 

3—Süreç:

 

3.1--Bay J.R.R, Searl, Elektrik motorları ile üreteçleri üzerinde çalışırken, (-negatif dışarıya ve pozitif de dönme eksenine' doğru olmak üzere-) eksenleri çevresinde dönen metal parçaların küçük bir EMF (Elektro-Manyetik Alan) oluşturduğunu farketti.

 

3.1.1--1950 yılında, dönen 'toplayıcı kontak bilezikleri' (slip rings) ile deneyler yapan Searl, klasik bir sayaç ile küçük bir EMF kaydetti.

 

3.2--Ayrıca, bilezikler, eksenleri çevresinde serbestçe döndüklerinde ve herhangi bir akım alınmadığında, saçlarının dikildiğini de farketmişti.

 

3.3--Searl'ın vardığı sonuçlara göre; metaldeki serbest elektronlar merkezkaç kuvveti tarafından dışarıya doğru fırlatılırken, metaldeki statik alan da bir merkezcil kuvvet oluşturuyordu.

 

3.4--Bu prensibe dayalı bir üreteç inşa etmeye karar verdi. Bu üretecin, çevresinde yer alan elektromıknatısların arasından geçen, segmanlı bir rotor diski vardı. Rotor tarafından harekete geçirilen bu elektromıknatıslarla EMF'yi arttırmayı amaçlıyordu.

 

3.5--1952 yılında, yaklaşık 90 cm. çapında olan ilk üreteci çalıştıkları binanın dışında bir deneye tâbi tuttular. Bobin endüvisi, küçük bir motorla harekete geçirilmişti. Bu araç, beklenen elektriki gücü üretmesine rağmen, bunu, hiç de beklenmeyen derecede yüksek olan bir elektriki potansiyel düzeyinde gerçekleştirmişti.

 

3.5.1--Bobin endüvisinin nispeten düşük olan hızlarında, üretecin yakınındaki objelerde oluşan statik etkilerden de anlaşılacağı üzere, 105 Volt derecesinde bir elektriki güç üretilmişti. Bu olguya özgü bir çatırdama sesi ve ozon kokusu, varılan sonucu destekliyordu.

 

3.6--İşte o anda, gerçekten de beklenmeyen bir şey oldu. Üreteç, daha henüz hız kazanırken, yerden yükselmiş ve kendisiyle motor arasındaki irtibatı kopararak, 15 m.lik bir yüksekliğe kadar çıkmıştı. Bir süre o yükseklikte kalmış ve hızını arttırmayı sürdürerek, çevresinde pembe bir hale oluşturmuştu.

 

3.6.1--Bu, havanın, 10 3 mm Hg'lik, iyice indirgenmiş bir basınç değerinde iyonlaşmasını belirtiyordu. Daha da ilginç olan bir husus, olayın yan etkisiydi:

 

3.7--Yerel radyo alıcıları kendiliklerinden faaliyete geçmişlerdi! Bu, elektromanyetik indüklemeden ya da iyonlama deşarjından ötürü meydana gelmiş olabilirdi. En sonunda, tüm üreteç, akıl almaz bir ivme kazanarak, gökyüzünde kaybolmuştu.

 

4—Searl Etkileri ve Muhtemel Ufo Uçuşunun Teknik Detayları:

 

1-- Üreteç, kenarında negatif ve merkezinde de pozitif polarité olan bir 'D.C (doğru akım) statik alan üretir.

 

2--Ancak, üreteçten çıkan manyetik alan, Rölatif hareket bulunmadığı zaman', iletici halkalarda indüksiyon üretir.

 

3--Bu etki, bir Ufoloji derneğinin kullandığı bir UFO dedektöründe gözlemlenmiş ve kullanılmıştır.

 

4--Bu aygıtın, incelendiğinde, kapalı bir iletici halkası bulunan bir sapma manyetometresi olduğu görülmüştür.

 

5--Bir UFO'nun mevcudiyeti, mıknatısın N/S hattından sapmasıyla belirlenmektedir. Dolayısıyla, üreteçten çıkan akım, sürekli olarak genişliyor gibidir - bu da, sonu olmayan ya da sonsuz bir enerji miktarını ima eder!

 

6--Daimi Hareket: Makine bir kez belirli bir potansiyel eşiğini aştı mı, artık, enerji çıkışı da enerji girişini aşar. Bu noktadan sonra, enerji çıkışı sanki hemen hemen sınırsız gibidir.

 

6.1--Üretecin tahmin edilen güç çıkışı 1013 ya da 1015 Watt civarındadır, ki bu değer, Güneş'e ait bir kaynağa atfedilemeyecek kadar yüksektir.

 

7--Atalet Kaybı: 1013 Volt civarında olması gereken eşik potansiyelinin üzerinde, üreteç ile ona bağlı parçalar 'ataletsiz'-kütlesinin olmadığı  bir hale gelirler. Bu, muhakkak ki, geçerli olan 'kütlede atalet' kavramlarıyla ciddi bir şekilde çatışan bir fenomendir.

8-- Sevk: Aracın yüzeyindeki potansiyelin dağılımını değiştirmek suretiyle, aracı sevketmek mümkündür.

 

8.1--Çok yüksek hızlarda tercih edilen seyir yönü, gezegenden öteye olup, üretecin düzlemi çekim alanıyla 90s'iik bir açı yapar.

 

8.2--Araç, yatay uçuş yaparken, çekim alanıyla arasında, benzer vektör alanları arasındaki dengeyi akla getiren bir açı yapar. Üreteç, kendisine ait bir çekim alanı oluşturabilir.

 

9--Havanın iyonlaşması: Bu, basit bir elektrostatik etkidir. Aracı çevreleyen yarı şeffaf bir parıltıya ve parıldayan izlere yol açar. Alanın yoğunluğu, aracın çevresinde hemen hemen bir vakum oluşturarak, iyonlaşmış havayı dışarıda tutabilecek derecededir.

 

10-- Daimî elektriki polarite: Searl aracın ya da üreteçlerin yakınında çalıştıktan sonra, derisinde sanki bir örümcek ağı varmış gibi bir his algılıyordu. Giysileri ve yatak çarşafı üzerine yapışıyordu. Bunun yanısıra, bazen meydana gelen bir çatırdama sesi de duyuluyor ve bu, bir kaç saat sürüyordu. Bu etki, yalıtkan (dielectric) materyaldeki daimi bir polariteye atfedilebilirdi've bu durumda da sözkonusu materyal, beden dokusu oluyordu.

 

10.1-- Daimî yalıtkanlar üzerinde pek az çalışma yapılmıştır. Bununla ilgili olarak, Tokyo Deniz Kuvvetleri Koleji'nden Prof. Eguchi'nin yaptığı çalışmaya, Japonya Fiziko-Matematik Derneği'nin 1920 yılı kayıtlarında rastlayabiliriz.

 

11-- İvme sırasında madde kapma: Bu fenomen, araç yerde olup da aniden çalıştırıldığı zaman meydana gelir. Yükselen araç, yerden kopardığı bir parçayı kendisiyle birlikte götürür ve bildiğimiz türden izleri bırakır.

 

12--Searl Halka Üretici'nin ürettiği çok yüksek potansiyel, havanın iyonlaşma potansiyelinden çok daha fazla olduğu için, pozitif elektrod olarak faaliyet gösteren araç, dış yüzeyinden belirli bir uzaklıkta havanın iyonik bozunmasına yol açar.

 

12.1--Üretecin negatif yanı diskin çevresine bağlı olup, dış yüzeyden soyutlanmıştır. Negatif uçtaki alan, elektron kaybeder ve ortaya çıkan iyonlar, üreteçten geçerek, üreteçteki akımı oluşturur ve üretecin kenarının yakınındaki havada negatif iyonlar üretecek şekilde, negatif uçtaki şarjı sağlarlar. Dolayısıyla, araç da, bir vakum içerisinde sarılıp sarmalanır.

 

13--Klasik türden yüksek voltaj üreteçlerinde, havanın iyonik bozunması, maksimum potansiyeli sınırlar ve parlama olayı meydana gelir; böylece birikmiş olan enerji kaybolur. Halbuki, Searl jeneratöründeki alan bobinlerinin geometrisi ve düzenlenişi, o şekilde gerçekleştirilmiştir ki; parlama, üreteç bir vakum içerisinde kalana kadar ortadan kaldırılır ve bundan sonra da tamamen imkansızlaşır.

 

***14-- Potansiyeli biriktirmek için enerjiye gerek vardır ve bu enerji, başlangıçta, bir dış kaynaktan sağlanmalıdır. Aracın çevresindeki vakum katmanı arttıkça, potansiyeli ayakta tutmak için daha az enerjiye ihtiyaç vardır.

 

15--Üreteç, kısa bir süre sonra, Searl Etkisi'nin oluştuğu bir potansiyele ulaşır ve araç, 'levitasyon-havaya kalkma-uçmak' fenomeninin yanısıra, kendi enerjisini de üretir. Teoriye bağlı olarak, bu potansiyelde, 'uzay dokusu' (ether) üzerindeki gerilim, havanın ve aracın içinden bir devre şeklinde geçen 'akım halindeki mıknatıslık' (devre akımı) tarafından dengelenemez.

 

16-- Uzay dokusu, çözülerek, enerjinin yan üretimi, alanı teçhiz eden üreteç tarafından absorbe edilir.

 

17--O zaman, üreteç, elektrik alanının hatları boyunca bir ether akımı ya da akışı oluşturmalıdır. Ancak, ether akımının yönü, pozitif uçta içeriye, negatif uçta da dışarıya doğrudur.

 

18--Bu sonuca, Schappeller Teorisi'nden varılır. Tip alanı ve araç alanının net etkisi ile birlikte dünyanın gravitasyonel alanı, aracın altındaki 'ether yoğunluğu'nun, üzerindekinden daha yüksek olduğu bir duruma neden olurlar.

 

19--Dolayısıyla, araç da kuvvetli bir şekilde gezegen yüzeyinden yukarı doğru itilmiş olur; fakat, uzaya fırlamasına engel olmak için, aracın alanı kasten bozulmalı ya da sınırlanmalıdır.

 

20--Araç, sevk halindeyken, parmakların arasından fırlayan ıslak bir portakal çekirdeği gibi, yeryüzü alanından dışarıya fırlayıp gider. Muazzam bir ivme söz konusudur ama, araçla ilgili olan tüm maddeler de alan ile ilişkili olduğundaneğer varsa yolcular da dahil olmak üzere, aracın hiç bir kısmında deformasyon meydana gelmez.

 

21--Aracın hızının nerede sınırlanacağı hakkında bir bilgimiz yoktur ama, araçta hiç bir atalet bulunmadığına göre, muhtemelen, bildiğimiz türden bir sınırda yoktur.

 

22--Ancak, geleneksel anlayışa göre denilebilir ki, söz konusu sınır, 'ışık hızı'nın altında olmalıdır. Bu hızın yukarısında, bilmediğimiz hususlar, herhangi bir tehlikeyi göze alamayacak kadar çoktur.

 

23--Fakat, araç kendi 'uzayı'ın kendisiyle birlikte taşıdığı için, bir anlamda, Rölativite Teorisi de geçersiz olur, Diğer bir deyişle, araç, uzayı katederek değil de, uzayı atlayarak seyreder!

 

24--levitasyon işleyişi faal durumda olduğunda, aracın üzerindeki nötr halkanın yanısıra, altında da bir nötr bölge belirir. Bu alan'da bir maddenin yerleşik olması halinde, orada öylece durur. Sonuç olarak, şimdiye kadar yapılan Searl Etkisi Araçları, aniden havalandıklarında, yerde, büyük ve muntazam delikler biçiminde izler bırakmışlardır. Sökülen toprak parçası da araçla birlikte havalanıp gitmiştir...

 

25--Searl Üretici, düşük hızlarda çalışır ve merkezkaç kuvveti ile parçalanması olanak dışıdır.

 

26--Ayrıca, yan etki elektromanyetik güçler de üretecin dağılmamasında rol oynarlar. Öteki çekim alanlarında da olduğu gibi, akım, maddeden geçmeyi tercih eder ve böylece, aracın içindeki alan, aracın içindeki kütleyi uygun bir şekilde dağıtarak, ihtiyaca uyan bir tarzda oluşturabilir.

 

26.1--Bu, özellikle, içinde insan bulunan araçlarda elverişli bir durum sağlar, ki bu araçlarda kabin alanının 1/2 G civarında tutmak suretiyle mürettebatın rahatça yolculuk yapması sağlanabilir.

 

27--Serbest uzayda seyahat ederken, aracın dış alanı, - araç nispeten durağan bir ether'e göre hareket halinde olacağından - kendisinin ve dünyanın birleşik alanını andıracaktır.

28--Araçla büyük objelerin uzayda çarpışması pek muhtemel değildir. Doğrudan uçuş hattı içinde olunduğu taktirde de, objeler görülebilir ve araç hızla döndürülebilir. Alan o şekildedir ki, objeler, yollarından saptırılır ve aracın yanından geçip giderler.

 

29--Söz konusu objenin, kendi çekimi bulunan bir planet ya da uydu olması halinde, alanların etkileşimi kadar yönlendirilen araç, her halükarda, aracın alanını değiştirmek üzere önlemler alınmazsa güçlü bir şekilde öteye itilir.

 

30--Meteoritler gibi küçük objeler, birleşmiş elektrik ve dinomanyetik alanlar tarafından uzaklaştırılır. Böyle bir güçlü statik alana giren bir obje, önce cezbolur, sonra iyonlaşır ve daha sonra da kuvvetli bir şekilde ileriye itilir. Dinomanyetik alan, hatırı sayılır uzaklıklardan (kilometrelerce öteden) aracın manyetostatik alanıyla etkileşecek ve aracın sevkedecek olan objelerde manyostatik (alelade manyetik) bir alan açığa çıkarır.

 

31--Şu hususa da değinmek gerekir ki, araçtan sadece çok az miktardaki bir uzay dokusu geçer ve hatta daha da az miktarı, enerji için dönüştürülür. Ancak, daha önce de sözedildiği gibi, ether'deki küçük değişiklikler büyük fizik etkiye yol açarlar.

 

32--Uzayın derinliklerinde bile, araçta, üreteçten geçen ve aracın dışındaki elektriki alan boyunca sürekli olan bir elektronik akım mevcuttur. Elektronlar toplanır ve bazıları, aracın kenarını rölativistik hızlarda terkederler. Bunlar, aracın şevkine katkıda bulunmazlar. Böylece, araç, kendi negatif uzay şarjını da taşır.

 

33--Atmosferde elektronik akım çok daha fazla olup, üreteç akımı da çok daha yüksektir. Dolayısıyla, araç uzayda çok daha iyi çalışır ve çok daha fazla bir esnekliğe sahiptir. Havada, iyonların oluşturduğu yeni bileşimler, aracın çevresinde pembe ile mavi arasında bir parıltıya yol açarlar ve rutubetli havalarda, havadaki iyonlar, yoğunlaşmaya neden olabilirler.

 

34--Şimdiye kadar gözlemlenen tek tehlike şudur ki; aracın yerin üzerinde uzun bir süre asılı kalması halinde, topraktaki elektrik akımlarının ısı oluşturması yüzünden toprak yanmaktadır. Ayrıca, iyonlaşma deşarjı, araca çok yaklaşan hayvanların sinir sistemlerini etkiler.

 

35—Öte yandan Kraliyet Bilim ve Teknoloji Koleji'nden, 'elektriki-manyetik linear motor'un mucidi olan İngiliz bilim adamı Prof. Eric Laithwaite, bir bezelye büyüklüğündeki nükleer bir yakıt kaynağı kullanmak suretiyle, beşeri, yıldızlara götürebilecek olan bir 'karşıt-çekim motoru' geliştirmekte olduğunu açıklamıştır. Prof. Laithwaite'nin motorunun prensibi, eksenleri çevresinde hızla dönen ve hareket halindeyken ağırlık kaybeden 2 adet jiroskop'un işleyişine, dayanmaktadır.

 

34.1--Çeşitli güvenilir tanıkların ufo gözlemleri:

 

1-- denizin araca doğru çekilmesi;

2-- Alçaktan uçan aracın yerdeki kar tabakasını emmesi;

3-- Arabaların, kamyonların ve hatta uçmakta olan bir Amerikan helikopterinin yukarıya kaldırılması;

4-- Aracın çölde küçük çapta bir kum fırtınasına yol açması;

5-- Toprak parçalarının yukarıya çekilmesi, ağaçların tepelerinin hızla dönüp durmaları, vs.

 

35--Bu sonuçlar, UFO'ların, havasız uzayda atmosferimizdekine nazaran daha da hızlı seyredebilecekleri hususuna işaret ediyor olabilir. Giderek, beşerleri uzaya taşıyabilecek büyüklükteki bir aracı geliştirmeye yönelik olan deneysel araştırmaların bir bölümünü de, 15 milyon Volt'a ulaşan bir güç sağlayan bir 'alev jet üretecinin geliştirilmesi oluşturmaktadır.

 

7—Avustralya da Yapılan Araştırmalar:

 

7.1--Newcastle, NSW (Avustralya) - Newcastle'da oturan, Duan Phillips adındaki bir mühendisin, bir 'uçan daire kaldırma-sistemi'ne ait, Amerikan, İngiliz ve Avustralya patentleri vardır. Mühendisin yaptığı yoğun teorik hesapların kompüter analizi, bu 'Dünya UFOsu'nun, 1000 Kg/HP'lik bir kaldırma sağlayabildiğini doğrulamaktadır -ki bu, helikopterlerinkinden hatırı sayılır derecede daha fazladır.

7.2--Duan Phillips, yakın zamanlarda kendisine önerilen bu tür dünya yapımı uçan dairelerin atmosferik sonda aracı olarak kullanılabileceği fikrini ilgi ile karşılamıştır.


7.3--Phillips'in geliştirdiği Dünya UFOsu'nun maketi, flap [airfoil] vazifesi gören eski bir çamaşır makinesi kapağının üzerinden hava akımı geçirmek suretiyle çalışmaktadır. Ayrıca, bir emaye plakanın kenarlarından çamaşır makinesi kapağının üzerine doğru hava püskürtülmektedir. Dönen disk, aynı zamanda bir jiroskopik dengeleyici olarak da faaliyet göstermekte ve dakikada 10.000 devire kadar ulaşabilmektedir.

7.4--Denemelerde, objenin belirli bir kaldırma gücü ürettiği ortaya konmuştur. Duan Phillips, bu objenin çalışmasını, hepsi de profesyonel mühendislik metodolojisine uygun olan; kompüterize bilgiler, performans grafikleri, patentler ve sayfalar dolusu teorik hesaplarla desteklemektedir.


9—Fizikte Sınırın Ötesi:

9.1--Bu uçan daireler, fizik maddeden yapılmış olup, gözle görülür niteliktedirler. Bunlar, Göksel Güçler'in UFOları'na hiç benzemezler. Jesus-Sananda ile Yükseltilmiş Üstadlar'ın içlerinde Toplantı yaptıkları türden Büyük Anagemiler, sessizce ve göze görünmeksizin, manyetik bir güç-alanı'ndan gelen bir kuvvet ışını üzerinde seyreden 'etherik araçlardır.


9.2--Dünya uluslarının yarattıkları uçan daireler; uçağın, değişk bir tarzda biçimlendirilmiş, değişikbir tarzda sevkedilen, farklı bir materyalden inşa edilmiş bir çeşitlemesinden ibaret olup, her halükarda, fiziki' mahiyettedirler. 


Uzay Federasyonunun uzay gemileri çeşitli Takımyıldızların bilimsel seviyeve süreçlerine bağlı olarak, farklılıklar gösterir.Fakat, bizim gemilerimiz de farklıdır.


9.3--Etherik seviye ile fizik seviye arasındaki bir noktada yer alan bazıları ise, dördüncü boyutaki tezahürlerdir. Biz de manyetik Işık şeritleri üzerinden seyrederiz. Sık sık, yolumuzdan hatırı sayılır derecede ayrılarak, bize güç veren bu enerji patikalarına gireriz. 


Bir dünya uçağının sesini taklit etmek suretiyle mevcudiyetimizi kamufle etmeyi arzulamadığımız takdirde, bu sessiz bir işlemdir. Normal olarak, UFOlarımız'ın hareketiyle ilgili tek gürültü, havalanış sırasındaki vızıldama sesi'dir.»


9.4--Kara Madde ve Enerji ile ilgili sorularla ilgili olarak :

 

9.4.1--Einstein'nın ünlü formülünü ele alırsak E=mc2 biz buradan enerjinin ve maddenin birbirlerine dönüşebileceklerini ve bunların birbirinin farklı formları olduğunu görürüz. Enerjinin tam ne olduğunu bilmesek te skaler bir alan diyebiliriz (yöne sahip değildir).

 

9.4.2--Işık dalgası (ışınım, ışıma, radyasyon vs.) enerji taşırlar.

Boş bir uzay alanını düşünelim; madde yok, ışınım yoksa (residual)-vakum enerjisi vardır ki bu da evrenin genişlemesini artırıcı bir kuvvet olarak etki eder.

 

9.4.3--Evren ilk başlangıcında karanlık enerjiye ihtiyaç gözükmemekte iken evrenimizin hızlanarak büyümesi sanki bir anti-gravitasyon etkisini gerçekleştiren bir neden olması gerekliliğini oluşturur.

 

9.4.4--Yıldız ve galaksilere baktığımızda bunları bir arada tutabilecek gravitasyon isede görünür madde için bu durum yeterli değildir. Bu 1970lerde yapılan bilgisayar modellemelerinde açıkça görülmüştür.

 

9.4.5--Evrenimizde ilk etapta %15 fotonlar, %12 Atomlar, %10 Nötrinolar, %63 Kara Madde var iken günümüzde bunların bir kısmının Karanlık Enerjiye dönüştüğü tahmin edilmektedir.

 

9.4.6--Günümüzde bu oranlar yaklaşık olarak %70-75 Karanlık enerji, %22-25 Kara Madde %4 serbest Hidrojen (H) ve Helyum (He), %0,5 yıldızlar, %0,3 Nötrino, %0,03 Ağır elementlerden (Helyum üzeri) oluşmaktadır.

 

9.5--Evrenin hızlanarak genişlediğinin öğrenilmesinden önce bunlara-bu enerji ve maddeye kayıp, saklı madde denmekteydi.

 

9.6--Eğer bir gün süpersimetrik parçacıkları keşfedebilirsek (standart modelin dışındadırlar) o zaman karanlık enerjiye gerek kalmadan sadece kara madde ile evrenin bugünkü durumunu açıklayabileceğiz. Yani bunlar aslında şimdilik kurduğumuz modellerdir.

 

9.6.1--Gerçekliklerini ilk etapta bugünkü gözlemlerimizi teorilerle uyuşturma meselesi daha sonrada bunları deneysel ispatlama sorunudur. Şu an için bunlar deneysel değillerdir. Fakat yarın deneysel olmayacak anlamına da gelmezler.

 

9.7--Kara Maddenin miktarını galaksilerin dönüş hızlarından ve Mikro dalga Arka alan Işımasındaki küçük oynamalardan çıkarıyoruz.

 

9.7.1--Burada hem bunu hem de çoklu evrenleri veya paralel evrenlerin varlıklarının olup olmadığını bu Arka alan ışıması haritalarının iyi okunup yorumlanması çok önemlidir. Eğer bunu okumasını bilmiyorsanız sürdüğünüz fikirlerin bizim için sadece düşünsel bir fikirden öteye bir anlam ifade etmez. Bunun yanında da bu dönüşümlerde Entropi kuralını da iyi yorumlamanız gerekir.

 

9.8--Atomdan daha küçük ölçeklerdeki tuhaf, acayip, garip davranışların sebebi belki de Karanlık Enerjidir fakat şu an için kesin bir yargı yoktur fakat farklı çözüm önerileri vardır.

 

9.8.1--Belki de karanlık enerji evrenimizin hızlanarak genişlemesine sebep olan bir temel kuvvet ortaya çıkarmaktadır şu an için bilemiyoruz. Karanlık enerjinin bir kozmolojik sabit veya öz (quintessence) olup olmadığı yine bilinmemektedir.

 

9.9--Kuantum Mekaniğinde zamanın çok küçük anlarında dahi olsa madde ve enerji bu vakum alanından, vakum enerjisinden veya geçici virtual parçacıklardan ortaya çıkmaktadır.

 

9.10—Kaynakça tarafından yapılan Yoruma göre enerjinin boyutlarla (uzay-zaman) sınırlı olmaması saf enerjinin bu vakum alanları ile toplam enerji ve kütleye dâhil olmasıdır.

 

9.10.1--Aslında bizim uzay dediğimiz veya boş uzay, boşluk dediğimiz bu vakum alanıdır.

 

9.10.1--Fakat mutlak boşluk dediğimiz de ise uzayın olmadığı, alanın olmadığı, maddenin olmadığı bizim evrenimizin dışında kalan hakkında matematiksel kabullerimizin dışında hiçbir şey bilmediğimiz bir varsayımdır.

 

9.10.2—Yoruma göre Mutlak boşluk bir Zar oluşturmazken Vakum alanı bir Zar oluşturur.

Bu ikisi arasındaki fark nedir? Eğer mutlak bir boşlukta hiçbir maddi veya madde ötesi, fizik ötesi şey oluşmaz. Vakum alanında ise o alanın tabi olduğu fiziki kurallar çerçevesinde oluşabilir.

 

9.10.3—Yorum olarak Big Bang ne vakum alanından ne de mutlak boşluktan kendiliğinden oluşmamıştır. Bunun doğrudan bir Yaratıcı kudretin iradesi sonucu yaratıldığına hem inanmaktayım hem de bilimsel sonucun burayı yol gösterdiği kanaatindeyim.

 

9.10.4-- Evrenimizin dışında bir başka evrene yaklaştığımızda veya temas ettiği durum hakkında şu söylenebilir, evrenimizin dışında tamamen bizden bağımsız, etkileşimsiz evrenlerin varlığını veya yokluğunu biz fizik olarak bilemeyiz.

 

9.10.5--Fakat sorularda olduğu gibi eğer birbirlerine yaklaşıp en azından gravitasyonel temasa geçtiğinde her iki evren arasında bir alan oluşmuş olur ve biz bu durumu yine Mikrodalga Arkaalan Işımasındaki değişimden anlardık fakat şu ana kadar böyle bir temas net olarak ortaya konulamamıştır.

 

9.10.6--İkinci olarak böyle evrenler paralel evrenler değildirler. Yani bizden bağımsız olan veya sonradan temas olmuş hiçbir evren paralel evren değildir. Paralel evrenler evrenin oluşumu anında açılmış olması gereken bir bütünün yani toplam enerjinin ve uzayın farklı boyutlar sonucu kat kat oluşmasıdır.Yani kaynağı Bing Bang dir.

 

9.10.7--Bazı sicim teorisyenlerine göre Big Bang'in ilk andaki vakum'un fazına göre 10500  multiversten (çoklu evrenden) biriyiz. Böyle bir durumu Mikrodalga Arkaalan Işımasından fark edebiliriz. Fakat şu ana kadar bunda da böyle bir ispat yoktur.

 

9.10.7.1--Farkı evrenlerin veya paralel evrenlerin farklı zamanlarda bizim evrenimiz ile temas oluşturması hepsi de Mikrodalga Arka alan Işımasından fark edilebilirler. Fakat karadelik ve yıldız patlamaları dışında çok açık, net bir şey yoktur. Matematiksel veya geleceğe yönelik çalışmalar ise bilimin mantığı içindedir.

 

9.11--Kara Madde:

Işımayan Kütledir . Dışarıya ışık vermez. Etkisi gravitasyonel olarak anlaşılabilir.

 

9.11.1--Ekzotik veya hipotetikal parçacıklar ise şu anda bilinmiyor?

 

9.11.1—Kara madde Anti madde değildirler çünkü madde, anti madde etkileşimlerinde gama ışınları çıkar ki bunlarda böyle bir gözlem yapılmamıştır. Zayıf etkileşimli atomaltı parçacıklar mı? WIMP projesinde bunlar incelenmektedirler.

 

9.11.2--1998'de nötrinoların kütlelerinin olduğunun gösterilmesi önemli olmuş olsa da bu kara madde için yeterli değildir. Ayrıca sıcak ve soğuk kara madde gibi farklı halleride mevcutturlar.

 

9.12--Karanlık Enerji: Enerjinin kuramsal formu, dinamiksel enerji alanı veya dinamiksel enerji akışkanı, sıvısı, uzayın içsel gerilimi.

 

9.12.1--Çalışmalarımın ağırlıklı kısmı Einstein Görelilik Kuramı üzerinedir.

 

 

10--Einstein Kuramının en önemli öngörülerinden birisi gravitasyonel dalagaların varlığıdır. Bu dalgalar dolaylı olarak keşfedildi. Birbirleri etrafında hızla dönen çift yıldızlarda gravitasyonel ışımadan dolayı enerji kaybına ve dolayısıyla dönme periyodu azalımına neden olmaktadır. Bu olay PSR B1913+16 çift nötron yıldızı sietminde deneyle gözlenmiştir. Bu gözlemi yapanlar, Taylor ve Hulse 1993 de fizik dalında Nobel Ödülünü kazanmışlardır.

 

10.1--Bu çözümler Einstein denklemlerinin gravitasyonel düzlemsel dalga içeren kesin çözümlerine yeni örnekler teşkil ederler. Kuramsal olarak var olduğunu bildiğimiz gravitasyonel dalgaların gözlenmesi birçok ulusun ortak çalışması ile başarılmaya çalışılmaktadır.

 

10.2--2020 li yıllarda tamamlanıp doğrudan garvitasyonel dalga gözlemi yapması düşünülen LISA deneyi temsili olarak gösterilmektedir. Yeryüzünde yerleşik gözlemevlerinde yapılan deneylerde şimdiye kadar gravitasyonel dalgaya rastlanılmadı ise de LISA deneyi ile bu amaca ulaşılacağına inanılmaktadır. LISA, bir eşkenar üçgenin köşelerinde ve aralarındaki uzaklığın 5 milyon kilometre olduğu üç peykten oluşan bir uzay laboratuvarıdır. Civarından geçen kuvvetli gravitasyonel ışımayı ölçmesi beklenmektedir.

 

11--Yüksek miktarda anti-proton veya anti-hidrojen atomu elde edilmesi yolunun bulunması, uzay yolculuklarının yolunu açabilecek potansiyele de sahiptir. Madde/anti-madde yok olmasını yakıt olarak kullanacak roket motorlarının yüksek itkilere ulaşma potansiyelleri yanında, fazla miktarda enerjiyi küçük hacımlara depo edebilme olanakları, şimdilik imkansız bir rüya durumunda olan yıldızlararası yolculukları bile gerçek haline getirebilir.Yorum:Çok uzak yıldızlara ancak bu tür itme sistemleri ile ulaşılabilir. 

 

11.1--1g hidrojen ile 1 g anti-hidrojen’un birleşerek yok olmaları E=mc2 formulü uyarınca,  başka hiçbir kaynakla elde edilemeyecek miktarda enerjiyi serbest bırakmaktadır: E= (2x10-3kg)(3x108m/s)2 = 2x1014 J (joule).  2010’da yaklaşık 500 milyar kilowatt-saat (=2x1018 J olarak hesaplanan tüm dünyanın enerji üretimi, 25kg’dan az  anti-madde ile sağlanabilir.

 

11.2--Tüm Türkiye’nin 1 yıllık enerji gereksinimi için ise (bunu 15 milyar kWh olduğu var sayılırsa) 100g’dan az anti-hidrojen yeterli olacaktır

 

11.3--Ancak henüz bu miktarlarda anti-madde elde etmenin ve bunu muhafaza etmenin pratik yollarını bilmiyoruz.  Fakat anti-hidrojen atomları yüksek basınç altında dondurulabilirse, anti-hidrojen buzunun bu yönde yeni olanaklar ortaya çıkarması olasıdır.

 

11.4--Ancak, hidrojen atomu sıvı hale getirilebilmişse de, henüz dünya koşullarında katı hale getirilememiş tek malzemedir. Anti-hidrojenin de kimyasal olarak hidrojenin özelliklerini izleyeceğini varsayarsak (çünkü anti-hidrojenin salma (emisyon) spektrumu, normal hidrojenle aynıdır.

 

 

 

KAYNAKÇA

1--http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/profseik-Çetin Bal

2--http://tr.wikipedia.org/wiki/Vril

3--www.spiritualizm.com/birbilgi/bbucandaire2.htm

4--http://www.hiperteknoloji.org/

5--http://bilimakademisi.org/

6--http://www.bilimania.com/

7--http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/HTMLdosya1/Spirituel

8-- İbrahim Güllü, Metin Gürses, Tahsin Çağrı Şişman, Bayram Tekin, AdS Waves as Exact Solutions to Quadratic Gravity, Phys. Rev. D83,084015 (2011)





Makalenin İzlenme Sayısı : 636

Eklenme Tarihi : 15.09.2020

Önceki sayfaya geri dön.